Today, we will visit the city of Turkistan, located in southern Kazakhstan, home to one of Central Asia's most important cultural and religious landmarks—the Mausoleum of Khoja Ahmed Yasavi. This mausoleum is not only a brilliant architectural gem of Kazakhstan but also a spiritual center for the entire Turkic world.
Introduction and Historical Background
Khoja Ahmed Yasavi was a renowned 12th-century Sufi mystic and Islamic philosopher. He holds a revered position in the Turkic world and is honored as the "Saint of the Turks." Yasavi not only spread Islam but also integrated Sufi thought into Turkic culture. His mausoleum was ordered to be built in the 14th century by Timur the Great to honor Yasavi’s contributions to the Islamization of the Turkic people.
As you can see, this mausoleum is tall and magnificent, following the typical Timurid architectural style that blends elements from Persian, Mongolian, and Central Asian cultures. The massive dome of the main hall is the largest still standing in Central Asia, rising to an impressive height of 44 meters, symbolizing reverence for the heavens.
Legends and Anecdotes
Now, let me share a few lesser-known stories with you to add some extra charm.
The first story involves Timur the Great. It is said that before deciding to construct the mausoleum, Timur had a dream in which Khoja Ahmed Yasavi appeared and instructed him to build the mausoleum. Yasavi told Timur that only his hands could complete this sacred task, and that this mausoleum would become one of the holiest structures in Central Asia. To honor this vision, Timur not only personally oversaw the design but also considered the construction a divine mission.
Another interesting story is about the large bronze cauldron inside the mausoleum, known as the Taizka Taurkhan. This 2-ton cauldron was used for religious ceremonies involving water, but locals believe it possesses miraculous healing powers. One devout believer is said to have taken a cup of water from the cauldron and cured their long-standing eye ailment. Since then, many pilgrims have come hoping to drink from the cauldron, praying for health and blessings.
Cultural and Architectural Highlights
As you approach the main entrance, you will notice the intricately tiled walls of the mausoleum. These tiles are not only beautiful but also feature complex mathematical patterns that symbolize the order of the universe. No two tiles share the same design, representing the uniqueness and harmony of all things. The blue and green hues, in particular, signify life and eternity, resonating with the Central Asian people's reverence for nature.
In addition to its visual splendor, the design of the mausoleum is highly functional. The temperature inside the main hall is well-regulated, allowing you to feel cool even during the hot summer months. This is due to the walls and dome's thoughtful design, which facilitates natural air circulation throughout the structure.
A Lesser-Known Story
Finally, there is a rare story that reveals the deep emotional connection between this building and the local people. According to legend, when Timur built the mausoleum, he ordered a stone tablet to be placed at the center of the main hall, symbolizing that Yasavi’s spirit would forever be at the heart of the Turkic world. Interestingly, this stone has remained immovable to this day—no matter how much effort is made, it seems to hold a mysterious "weight," as if Yasavi's soul continues to watch over this sacred place.
I hope these stories have provided you with a richer understanding of the Mausoleum of Khoja Ahmed Yasavi. Here, history and legend intertwine, and each brick and tile holds deep cultural and religious significance. If you take the time to approach it closely, you might even feel the transcendent power that connects past...
Read moreAHMET YESEVİ TÜRBESİ - TÜRKİSTAN
Hoca Ahmed Yesevi Türbesi, güney Kazakistan'da Türkistan şehrinde bulunur. Büyük Timur İmparatorluğu döneminde 1389 yılında Timur tarafından yaptırılmıştır.
Hoca Ahmed Yesevi Türbesi, Kazakistan'ın güney kesiminde günümüzde Türkistan (eski adı Hazret-i Türkistan) şehrinin kuzey-doğu kesiminde kervan yolu üzerinde, eskiden Hazret ve daha sonra Yesi olarak bilinen eski bir yerleşim yerinde konumlanır. Yapı, tarihi bir kale yakınında, şimdi Arkeolojik Sit alanındadır. Arkeolojik alan başka türbeleri, cami ve hamam gibi ortaçağ yapıların kalıntıları içerir.
Türk ve İslâm dünyasının ortak hazinesi ve kültür değeri olan bu Külliyenin yenilenmesi, Kazakistan Devleti ile yapılan bir anlaşma sonucu Türkiye Cumhuriyeti üzerine almış ve 1993 yılında başlamış ve TİKA uzmanlığı ile yeniden tamir edilmiştir. 2002 yılında UNESCO tarafından dünya tarih eseri olarak kabul görmüştür.
Hoca Ahmed Yesevi, 1093 yılında İsbicâb (şimdi Sayram)'da doğmuş, hayatının çoğunu Yesi'de geçirmiş ve 1166 yılında orada vefat etmiş bir Türk şair ve mutasavvıf'dır. Eşzamanlı Moğol saldırılarına rağmen bölgede İslam'ın yayılması sürmüş, kendisi Orta Asya'da ve Türkçe-konuşan dünyada çok saygındır, tasavvuf halk tarafından tanınmıştır.
Hoca Ahmed Yesevi'nin 12. yüzyılda küçük bir türbesi yerine, yeni türbe yapımına 1389 yılında başlanmış, Timur, Şiraz'dan mozaik, İsfahan'dan taş ve sıva ustalarını getittirmiştir. Yapının mimarı İran'dan Hâce Hüseyin Şirazi'dir. Tonoz çeşitleri ve kubbe gibi deneysel mekansal düzenlemelerin, Timur'un kendisinin yapının tasarımında katıldığı bildirilmiştir. Bu tarz yenilikler daha sonra diğer şehirlerin dini yapılarında da uygulanmıştır. Ancak yapım tamamlanmadan 1405 yılında Timur'un ölümü ile durdurulmuştur.
Yapı düzeni dikdörtgendir, ölçüleri 45,8 x 62,7 m ve 38,7 m yüksekliğindedir. Güney-doğu'dan kuzey-batı doğrultusundadır. Yapı için kullanılan birincil malzeme ganç -Sauran'da bulunan bir tesisde, harç (havan), alçı ve kil karışımından oluşan ateş tuğlası ile yapılmıştır. Kazakistan Cumhuriyeti Kızılordu bölgesinde Türkistan şehri kuzey-batısında, 40 km uzaklıkta, çölde bir ortaçağ kalesinin iyi korunmuş Sauran harabeleri (kalıntıları) bulunmaktadır. Duvarlar pişmiş kare tuğla ve ganç harç (bir alçı türü) kullanımı ile inşa edilmiştir. Özgün esas temel, suyun içine işlemesini önlemek için 1,5 m. derinliğe ulaşan kil katmanı ile çevrilidir. Ziyaretçilerin girdiği 18,2 x 18,2 m boyutlu türbe ana girişi güneydoğudadır. Ana bölüm Kazandık ("bakır oda") olarak bilinir. Bu bölüm, Orta Asya'da en büyük olan 18,2 m çapında ölçümünde bir tuğla kubbe ile kaplıdır. Kazandık bölümü ortasında, dini amaçlar için kullanılan bir tunç kazan vardır. Yesevi'nin mezarı merkezi eksende binanın sonunda kuzeybatıda, lahit bölümünün tam olarak ortasında yer almaktadır ki, -iç kubbe 17,0 m ve dış kubbe 28,0 m yükseklikte çift kubbeli yivli çatısı vardır. Kubbenin dışı, altın desenli altıgen yeşil sırlı...
Read moreAhmet Yesevi önemli bir isim. Benim açımdan, Araplar gibi olmamamızı sağlayan yegane isim. “Türklük kader, islam seçimdir” diyecek kadar olaya hakim biri. Yesi kentinde doğup bugün bile bizlerin yapamadığını yapıp eğitim almak için dönemin en önemli şehirlerine, okullarına gider. Dinin gerçekten insanlardan istediğini yapar, yani körü körüne ezberlemez; kafasında ölçer biçer yorumlar. İçtenliği ve sadeliği insanları kendine çeker. İslam Dininin yöre halkının kemikleşmiş inancının yerini almasında katkısı çok büyüktür. 61 yaşına geldiğinde Hz.Muhammed bu yaşta öldüğü için “haddi aşmamak” için yer altında inzivaya çekilip ibadetine orada devam eder.
Güzelce bir parktan geçerek türbeye ilerliyoruz. Otuz sene sonra küçük bir orman aşılacak gibi görünüyor gözüme. Sonsuzmuşcasına ufka uzanan bozkırda, korkunç sıcağın altında gördüğüm, turkuaz ağırlıklı çinileriyle bir inanç vahası adeta. Çok sayıda insan buraya geliyor. Dilek dilemeye, dua etmeye yada bizim gibi şükranını sunup bir fatiha okumaya. Binayı yaptıran Timur, son onaran Tika yani biz. Ama halen inşaat halindeymiş gibi görünüyor.
Ahmet Yesevi’nin ana baba günü gibi olan türbesine giriyoruz. Timur Dönemi mimarisi olduğunu bas bas bağıran bir yapı. Dönemin diğer yapılarının aksine ana gövdesi ile orantılandığında çok yüksek bir tavana sahip.
Hemen girişte etrafında tuğların yer aldığı meşhur kazan “tay kazan” var. Hikayeye göre bizzat Ahmet Yesevi’nin karıştırıp içinde yemek yaptığı, içinden yemek dağıtılsa bile bitmemesi gibi olayları olan kazanı Sovyet hükümeti 1935 yılında Hermitaj’a götürür. Kazak arkadaşlarımın anlattığına göre mum ateşi ile bile ısınabilen kazanı Ruslar epeyce bir kurcalarlar. Kazaklar bağımsız olunca ilk iş bu kazanı geri isterler ve kazan 1989 ‘da ait olduğu yere geri döner. Kazan zaten kültürümüzde derin bir anlama ve öneme sahip bir varlıkken Kazak kardeşlerimizce bir de bağımsızlık ve egemenliğin simgesi anlamına da dönüşür. Bu arada kazan 1399 yılında Timur ‘un emriyle Tebrizli bir ustaya yaptırılır. Dolayısıyla Ahmet Yesevi ‘lik bir durumu yok.
Unutmadan buradaki kubbe Orta Asya’nın en genişi. 19 m kadar bir çapı var. Uzaktan görünen büyük, turkuaz kubbe burası.
İçerisi her ne kadar bir türbe de olsa bir sergi, bir müze şekline getirilmiş. Gerçi burası sadece Ahmet Yesevi ‘nin değil, hem başta Ablay Han olmak üzere pek çok Kazak ve diğer Türk boyunun ileri gelenlerinin istirahatgahı olmuş hem de tahta çıkıp kılıç kuşandıkları yer. İçeride Ablay Han ‘ın tahtı da yer almakta.
Nihayet Ahmet Yesevi’nin sandukasını da görüyoruz. Görevimi yapıyorum. Bir ölünün ardından yapılabilecek tek şeyi yapıp dualarımı okuyorum. Bir çocukluk hayalimi yerine getirdim. Dahası, tıpkı oğlumla Kudüste yan yana namaz kıldığım gibi burada da omuz omuza dualarımızı edip fatihalarımızı okuduk. Aradan geçen onca zamanın ardından bu güne dönünce bunun ne büyük bir zenginlik olduğunu...
Read more