Tripolis Antik Kenti: Menderes'in Kıyısındaki Gizemli Kent Denizli'nin Buldan ilçesine bağlı Yenicekent Mahallesi sınırları içerisinde, Büyük Menderes Nehri'nin kıyısında, verimli Lykos (Çürüksu) Ovası'nın kuzeydoğusunda yer alan Tripolis Antik Kenti, zengin tarihi ve etkileyici kalıntılarıyla dikkat çeken önemli bir arkeolojik alandır. Yaklaşık 3 km²'lik bir alana yayılan kent, Helenistik Dönem'den Roma ve Bizans Dönemi'ne kadar uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. Tarihi Bir Bakış Tripolis'in ilk kuruluşunun Lidya Devleti zamanına dayandığı düşünülmektedir. Hatta bazı kaynaklarda kentin ilk adının Apollonia olduğu belirtilir. Helenistik Dönem'de Lidya, Frigya ve Karya bölgelerinin kesişim noktasında bulunması nedeniyle "üç kent" anlamına gelen Tripolis adını aldığı tahmin edilmektedir. Bu stratejik konum, kentin önemli bir sınır, ticaret ve tarım merkezi olmasını sağlamıştır. Kent, en parlak dönemini Roma İmparatorluğu zamanında yaşamıştır. M.S. 1. ve 3. yüzyıllar arasında büyük bir gelişim gösteren Tripolis, Roma mühendislik ve mimarisinin izlerini taşıyan anıtsal yapılarla donatılmıştır. M.S. 325'teki İznik Konsülü'nde, M.S. 431'deki Efes Konsülü'nde ve M.S. 451'deki Kalkedon Konsülü'nde piskoposluk seviyesinde temsil edilmesi, kentin erken Hristiyanlık dönemindeki önemini de vurgular. Ancak bölgedeki aktif fay hatları nedeniyle sık yaşanan depremler, kentin zamanla önemini yitirmesine neden olmuştur. M.S. 6. yüzyıldaki Sasani akınları gibi dış tehditler de halkın daha korunaklı dağ yamaçlarına taşınmasına yol açmıştır. Kent, Bizans ve Türkler arasında el değiştirdikten sonra, 1429 yılında Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine geçmiştir. Antik Kentteki Önemli Yapılar ve Kazı Çalışmaları Tripolis Antik Kenti'nde 2012 yılından bu yana Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Duman başkanlığında kazı çalışmaları sürdürülmektedir. Bu hummalı çalışmalar sayesinde birçok önemli yapı gün yüzüne çıkarılmakta ve kentin gizemleri aydınlatılmaktadır. Antik kentte görülebilecek ve kazı çalışmaları devam eden bazı önemli yapılar şunlardır: Sütunlu Cadde: Kentin ana caddelerinden biridir ve kazı çalışmalarıyla büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Anıtsal Çeşme: Kentin en ihtişamlı yapılarından biri olan bu çeşmenin, M.S. 2. yüzyıla ait olduğu ve depremlerde büyük hasar gördüğü bilinmektedir. Kazı ve restorasyon çalışmaları devam etmektedir ve yakın zamanda ziyarete açılması planlanmaktadır. Büyük Hamam ve Tiyatro Hamamı: Roma döneminin önemli sosyal yapılarındandır. Agora ve Kutsal Alan (Devlet Agorası): Kentin ticari ve kamusal yaşamının merkezi konumundadır. Restore edilmiş portikolarıyla dikkat çeker. Tiyatro: Yaklaşık 10.000 kişilik kapasitesiyle kentin önemli yapılarından biridir. Philadelphia Kapısı: Kentin iki ana girişinden batıda yer alan kapıdır. Nekropol (Mezarlık Alanları): Kentin kuzeyindeki yamaç ve etekleri ile kuzeydoğusu kaya ve lahit mezarlarla doludur. Erken Bizans dönemine ait tonozlu mezarlar da bulunmaktadır. Erken Bizans Kilisesi: Hristiyanlık dönemindeki önemini gösteren bu yapı, Hierapolis Caddesi üzerine inşa edilmiştir. Taş Kesme Atölyesi: Kentin geçmişteki zanaatkârlık faaliyetlerine ışık tutmaktadır. Zeytinyağı Atölyesi Kalıntıları: Tarımsal üretimdeki önemini gösterir. Kazı çalışmalarıyla ortaya çıkarılan buluntular arasında 1700 yıllık freskler, 2000 yıllık kanalizasyon sistemi ve üst düzey bir kamu yöneticisine ait mermer heykel başı gibi değerli eserler bulunmaktadır. Ziyaret İçin İpuçları Tripolis Antik Kenti, günümüzde de kazı ve restorasyon çalışmalarının sürdüğü, dinamik bir ören yeridir. Bu durum, kenti her ziyaret ettiğinizde farklı keşifler yapma imkanı sunar. Özellikle bahar ve sonbahar ayları, kenti gezmek için ideal zamanlardır. Girişin ücretsiz olduğu belirtilmektedir. Tripolis, Denizli'ye 40 km, Laodikeia Antik Kenti'ne 30 km ve Hierapolis Antik Kenti'ne 20 km mesafede yer alır, bu da bölgedeki diğer antik kentlerle birlikte ziyaret edilebilir bir...
Read moreTripolis Antik Kenti – Denizli 4K UHD Tripolis Antik Kenti; Menderes Nehri kıyısında yamaç üzerine kurulmuştur. Batıya ve kuzeye açılan vadilerle Ege’ye güneydoğusundaki Çürüksu Ovası ve vadileri ile İç Anadolu ve Akdeniz’e ulaşımı bulunan antik kentlerden birisidir. Kentin güneyinde Çürüksu Vadisi’nde kurulmuş olan çağdaşı Laodikeia’ya 30 km., Hierapolis’e ise 20 km. uzaklıktadır. Kaynaklarda Tripolis’in ilk adının Apollonia olduğu daha sonra Geç Helenistik Dönem de Tripolis olarak adlandırıldığı ve ilk kuruluşunun Lidya Devleti zamanında olduğuna ilişkin belgelere rastlanılmaktadır. Frigya ve Karya bölgelerine ulaşımı sağlayan önemli sınır, ticaret ve tarım merkezlerinden biri görünümündedir. Menderes Nehri ile Çürüksu Çayı’nın bolluk verdiği, Çürüksu Ovası’nın büyük bir bölümüne hakim kentlerden biri olup, kuruluş biçimiyle ve şehircilik anlayışı ile yörenin en zengin kentleri arasında yer almaktadır. Tripolis’in ilk kuruluşunun Lidyalılar zamanında olmasına karşın, yüzeydeki kalıntılar üslup olarak Roma ve Bizans Dönemi mimari özelliklerini ve yapı örneklerini göstermektedir. Tripolis Antik Kenti İ.Ö. 2. yy sonları ile İ.S. 1. yy. ortalarında ve 4. yy. ortalarında birçok deprem ve savaşlara sahne olduğundan çok tahrip olmuştur. Kent en görkemli dönemini Roma devrinde yaşamıştır. M.Ö. 3500’lere kadar dayanan kent ve civarındaki yaşam izleri Hellenistik Dönem'de ızgara plana sahip bir polis olarak imarın başladığı Tripolis'te Roma Dönemi'nde görülen şehir planlaması ve yapılanmanın Hierapolis, Laodikeia ve Blaundus gibi komşu kentlerle benzer özellikler göstererek devam etmiştir. Aphrodisias, Sardeis ve Ephesos gibi kentlerde yıkıcı etki yaratan Sasani akınlarının izlerine Tripolis’te de rastlanmaktadır. M.S. 7. yüzyılın üçüncü çeyreğinden itibaren kentteki yaşam izleri yavaş yavaş silinmeye başlamasına rağmen M.S. 10. Ve 11. yüzyıllarda nüfusu az da olsa bir grubun hala Tripolis’te varlığını sürdürdüğü arkeolojik materyalle kanıtlanmıştır. M.S. 13. yüzyılda Tripolis’in yaslandığı tepenin zirvesinde İznik kralı 3. Iohannes Dukas Vatatsez tarafından yaptırılan kale ve bu kalede gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında elde edilen veriler Ortaçağ Arkeolojisi ile ilgili önemli veriler sunmaktadır. TRİPOLİS’İN BAŞLICA YAPILARI: Hierapolis Caddesi: Doğu-batı yönlü Sütunlu Cadde’yi, kuzey-güney yönünde dik kesen Hierapolis Caddesi, Sütunlu Cadde üzerindeki Güney Sur Kapısı 1’den başlayarak güneye doğru devam eder. 10.80 m. genişliğindeki caddenin kesme traverten bloklardan oluşturulan taban blokları altında 1.50 m. yüksekliğinde 0.70 m. genişliğinde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Hierapolis Caddesi’nin, Sütunlu Cadde ile kesiştiği alanda yer alan Nymphaium boyunca cadde düzenlemesi Dorik nizamda olup, çeşmenin güney bitimi ile beraber sütun uzunlukları kısalır ve Dorik cephe burada son bulur. Bölgede yer alan Blaundos, Hierapolis ve Laodikeia ana caddelerinde benzer özellikler görülür.
AGORA Agora, Sütunlu Cadde'nin kuzeyinde ve Ana Cadde'nin batısında, kent merkezinde yer almaktadır. İç ölçüleri 44.50 x 57.10 m. olan yapı, yaklaşık 2.540 m2 lik bir alana yayılmaktadır. Güneyinde ve kuzeyinde basamaklı platformlar yer alırken, batısında stoa yer alır. Kazı ve restorasyon çalışmaları 2018'de tamamlanan Agora, stoa ile birlikte, MS 4 yy. sonu-MS 5. yy. başında daha önceki evrede Augustus Dönemi aynı alanda yer alan Agora'nın tekrar düzenlenmesiyle inşa edilmiş olmalıdır. Agora'nın kuzey bölümünü 45 m. uzunluğundaki üst üste 7 sıradan oluşan tribün oluşturur. Tribünün arkasında yaklaşık 5 m genişliğinde büyük bir kısmında onyx cinsi taştan yapılmış opus sectile zemin döşemesi kullanılan portik yer alır. Sütun başlıkları ile birlikte 3.90- 4.15 m. yüksekliğe sahip Portik sütunları, Atiklon kaide üzerine 2,5 m. aralıklarla yerleştirilen ve genelde iki tamburdan oluşan beyaz renkli mermerden...
Read moreGiriş Ücretsiz Ziyaret Saatleri 08.00 - 19.00 Geniş ücretsiz otopark mevcut.
Kentin doğu ve güneydoğusunda yer alan Hamambükü ve Yenice Höyük’te gerçekleştirilen yüzey araştırmalar Geç Neolitik- Erken Kalkolitik Dönem’e (MÖ 5500) dayandığını kanıtlamaktadır.
Helenistik Dönem’de ilk kez Apollonia ismi ile kurulan kent İmparator Augustus Dönemi’nden itibaren ise ismi üç küçük topluluğun ya da yerleşimin oluşturduğu (synoikismos) bir kent/polis anlamına gelen Tripolis olarak son kez değiştirilir. Lydia Bölgesi’nin sınır kentlerinden biri olan Tripolis’in stratejik ve jeopolitik anlamda oldukça önemli bir noktada konumlandığını gösteren en önemli veri, ticaret yollarının geçiş güzergahında yer almasından kaynaklanmaktadır. Smyrna, Pergamon ve Ephesos gibi antik çağın önemli kentlerinden başlayan ticaret yolları Tripolis’te birleşir ve Hierapolis, Laodikeia üzerinden geçerek Anadolu’nun doğu ve güney bölgelerine ulaşır. Lidya, Frigya ve Karya bölgelerinin tam kesişim noktasında kurulmuştur. Bu yüzden üç bölgenin kültürel etkilerini aynı anda taşır.
Kent en ihtişamlı çağını Roma Dönemi'nde yaşamıştır. MS 1. yy da yaklaşık 60x45 m. ölçülerindeki adaların/insula etrafını çeviren cadde/plateia ve sokaklardan/stenopos meydana gelen ızgara tipinde bir plana sahiptir. Stadium, Hamam- Gymnasium, Nymphaeum, Agora gibi kamu binaları vardır. Yaklaşık 12 bin kişilik tiyatrosu var
Roma İmparatorluk Dönemi'nde bir dönem Sardis (Salihli) Conventusu'na (yargı birliği) dahil edilen kent belli bir zaman diliminde de Apameia (Dinar) Conventus'u içerisinde yer alır. M.S. 3. yy. da Roma'da senatörlük yapan Tripolisli Hermolaos kentin gelişiminde önemli roller oynamış olmalıdır. M.S. 325’de Nicaea Konsülü’nde Tripolis Piskoposluk seviyesinde temsil edilir. M.S. 494 depreminden Agathe Kome (Alacain) ile birlikte Tripolis de etkilenmiştir. M.S. 6. yy. sonu- 7. yy. başında Anadolu toprakları üzerinde etkili olan Sasani Akınlarıyla Tripolis'in yaklaşık 5 km. kuzeyindeki Direbol'a (Dirbol) ve daha korunaklı dağ yamaçlarına taşınmıştır. M.S. 7. yy. ın başında gerçekleşen bu zorunlu göçün ardından kentte şu anki veriler dahilinde 13. yy. a kadar bir yerleşim izine rastlanmamıştır.
Tripolis 13 yy. ın ilk yarısında Doğu Roma ile Türkler arasında bir kaç kez el değiştirir. Kentin yaslandığı dağın zirvesinde bir kısım mimarisi günümüze kadar sağlam kalabilmiş yuvarlak planlı kulenin dahil olduğu bir kale kompleksinde 1243’de Nicaea (İznik) Kralı Ionnas Ducas Vatatzes ile Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev bir araya gelerek anlaşma imzalar.
1304- 1306 tarihlerinden itibaren ise Tripolis/Yenice'nin de içinde bulunduğu bölgede İnançoğulları ve Germiyanoğulları ile birlikte Türk hakimiyeti başlar. 1429'da Denizli ve çevresi Osmanlı hakimiyetine girer. 1975 yılında yaklaşık 1300 yıl sonra tekrar Yenice/Tripolis'e taşınır.
Üzeri "yorgan" gibi toprak dolgusuyla kaplandığı için asırlarca erozyonun doğal koruma sağladığı Tripolis Antik Kenti’nde 2012 yılından günümüze Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Duman başkanlığındaki ekiple, içerisinde Konut Alanı, Kilise, Sütunlu Cadde, Anıtsal Çeşme, Ana Cadde, Tonozlu Yapı, Podyumlu Yapı, Agora, Kemerli Yapı, Tabernalar, Kutsal Alan gibi kent merkezinde yer alan kamusal ve sivil mimariye ait birçok yapının kazı ve restore çalışmaları tamamlanmıştır. Yüzde 95’lik büyük bir bölüm hâlen toprak altında ve...
Read more