İlimiz Demirköy İlçesi Hamdibey Köyü'nde bulunan Demirköy Dökümhanesi'ni tanımaya çalışalım... Yıllardır devam eden kurtarma ve restorasyon çalışmaları çok yavaş hareket ettiğinden bir tarihimiz tam olarak gün yüzüne çıkarılamayarak insanlığa hizmete açılamamaktadır... "Demirköy ilçesinin tarih boyunca adları hep demir ile ilgili olmuştur (Samakovcuk, Malak Samokov (Küçük Samakov), Samakovo, Samokov, Samakov, Samacovo). Örneğin; Samokov kelimesi "Demirci" anlamına gelmektedir. Osmanlı öncesi isimlerinin de demir ile ilgili olması ve bölgede demir yataklarının bulunması sebebiyle Osmanlı öncesi Bizans İmparatorluğu döneminde burada bir dökümhanenin bulunabileceğini ortaya koymaktadır. Dökümhanenin 1367 tarihinden sonra hangi yıllarda inşaa edildiği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Yerel tarihçi, yazar ve gazeteci Nazif Karaçam'a göre Sofyozlu Bali Çelebi (Karagöz), Demirköy Dökümhanesi'nde çalışmış, daha sonra Bursa'ya gitmiştir. Bursa'da cami inşaatında Hacivat duvarcı, Karagöz demirci olarak çalışmış, Hacivat ile Karagöz'ün nüktedan atışmaları işçilerin verimini düşürüp çalışmaları yavaşlattığı için Sultan Orhan her ikisinin de başlarını vurdurmuştur. İstanbul'un fethinden önce Molla Gürani, Demirköy'de dökümhanenin ihyası için çalışmalar yapmıştır. 1453 yılında Osmanlı Sultanı II. Mehmed'in (Fatih Sultan Mehmet) İstanbul'u fethi sırasında atılan güllelerin burada üretildiği bilinmektedir. Kanuni Sultan Süleyman dönemi kaynaklarında, Demirköy'ün adı "Karavize" olarak geçmektedir. 1530-1531 tarihli "Muhasebe-i Vilayet-i Rumili" defterine göre Vize kazasına bağlı Karavize köyünde bulunan demir madeni Padişah hasları içinde yıllık 3.000 akçe gelir ile kaydedilmiştir. II. Viyana Kuşatması sonrası, İstanbul civarı ve Rumeli'de yeniden yapılanmaya gidilmiş, Demirköy Dökümhanesi, topların ana malzemesi olan pik dökümü üretimi için yeniden yapılandırılmıştır. Dökümhanede demir dökümü 15. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Dökümhanenin II. Mahmud (1808-1839) döneminde iki kez, 1696 ve 1715 tarihlerinde kapsamlı bir yenilemeden geçtiği anlaşılıyor. Yüzyılda Tersane-i Amire'ye ocaklık olarak bağlandı. Yüzyılın sonlarına kadar Teresaneye her yıl 350 kantar ahen-i ham (ham demir) göndermekle yükümlü idi. Bu dönemde üretilen hammadde ve son madde İğneada iskelesine getiriliyor, oradan gemilerle İstanbul'a naklediliyordu. Dökümhane daha sonra 1839'da kurulan İstanbul'daki Tophane-i Amire'nin idaresine bağlandı. Osmanlı belgelerine göre, tarihi adı "Samakocuk Dökümhane-i Amiresi" idi (kelime anlamı: Samakocuk İmparatorluk Dökümhanesi). Kırklareli Hükümet Doktoru ve Sağlık Müdürü vekili Dr. Ahmet Hamdi Bey (Kurtaran)'ın 1923 yılında yayınlanan raporuna göre, dökümhane Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) (1877-78) sırasında işgalci Rus birlikleri tarafından tahrip edilmiştir. 1913'te, devlet dökümhanesi 99 yıllık bir süre için bir İngiliz şirketine kiralanmıştır, ancak 1916'da I. Dünya Savaşı koşulları nedeniyle kira feshedilmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra dökümhane terk edilmiştir; ancak yapısı 1950'lere kadar sağlam kalmıştır. Dökümhanenin metal parçaları 1947'de Milli Emlak tarafından hurdacılara satılmıştır." şeklinde google'da açıklama mevcut... Bir çağın bitmesi ve bir çağın başlamasında çok önemli bir yer edinen Fatih Dökümhanesi'ndeki çalışmaların bir an önce tamamlanarak ilimizin ve bölgenin tanıtımına katkısı çok büyük olacağı...
Read moreNot much to see other than a lone mosque.
Everything else is ruins. Maybe a historian can make sense of it. I couldn't put together how they casted huge cannons in this place. Where was the oven, how did they bring the ore, where did they store it, How many was working? All unclear to me after the visit.
There's a made up picture of the place on the entrance and that's about it...
Read moreRus harbinde zarar gören ve 1959 yılında zamanın il vilayet yöneticileri tarafından dinamitle patlatılarak demirleri hurdaya satılan bu mekan şimdilerde tekrar diriltilmeye çalışılıyor. Sırrı isminde bir beyle tanıştık burası için dernek kurmuş ve gönüllü olarak çalışıyor, gelenlere rehberlik ediyor. Çok enteresandır ki buranın da ciddi ekmeğini yiyor hissettiğime göre. Son model bir mercedesle orayı ziyarete gelen beyefendi ile çok ciddi alakadar oldu ve finali arsa satışına bağladı. İleride burası bittiğinde ziyaretçi akınına uğrayacak buralar şöyle olacak diye civar tarlaları pazarladı. Hülasa toparlayacak olursak buralar sahipsiz kalmış. Dinamitle burayı patlatıp demirlerini satan beyinsizlere söyleyecek söz bulamıyorum. İstanbul'un fetih simgelerinden ve ciddi manada tarih şuuru kazandıracak bu mekanın tez vakitte bitirilmesini...
Read more