HTML SitemapExplore
logo
Find Things to DoFind The Best Restaurants

Arab Mosque and the Tomb of the Father — Attraction in Elazığ

Name
Arab Mosque and the Tomb of the Father
Description
Nearby attractions
Sarahatun Mosque
Harput, 23300 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Harput house
Harput, 23300 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Harput Castle
Harput, 23350 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Cam seyir terası harput
Harput, 23350 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Ulu Mosque
Harput, 23300 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Alacalı Cami
Harput, 23300 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Şefik Gül Culture House
Harput, 23300 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Mansur Baba Türbesi
Harput, Nizamettin Cd., 23350 Elazığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Harput eğri minare
Harput, 23350 Elâzığ Merkez/Elazığ, Türkiye
Nearby restaurants
Nearby hotels
Related posts
Keywords
Arab Mosque and the Tomb of the Father tourism.Arab Mosque and the Tomb of the Father hotels.Arab Mosque and the Tomb of the Father bed and breakfast. flights to Arab Mosque and the Tomb of the Father.Arab Mosque and the Tomb of the Father attractions.Arab Mosque and the Tomb of the Father restaurants.Arab Mosque and the Tomb of the Father travel.Arab Mosque and the Tomb of the Father travel guide.Arab Mosque and the Tomb of the Father travel blog.Arab Mosque and the Tomb of the Father pictures.Arab Mosque and the Tomb of the Father photos.Arab Mosque and the Tomb of the Father travel tips.Arab Mosque and the Tomb of the Father maps.Arab Mosque and the Tomb of the Father things to do.
Arab Mosque and the Tomb of the Father things to do, attractions, restaurants, events info and trip planning
Arab Mosque and the Tomb of the Father
TurkeyElazığElazığArab Mosque and the Tomb of the Father

Basic Info

Arab Mosque and the Tomb of the Father

Harput, Yakut Sk., 23300 Merkez/Elazığ Merkez/Elazığ, Türkiye
4.6(627)
Open 24 hours
Save
spot

Ratings & Description

Info

Cultural
Accessibility
attractions: Sarahatun Mosque, Harput house, Harput Castle, Cam seyir terası harput, Ulu Mosque, Alacalı Cami, Şefik Gül Culture House, Mansur Baba Türbesi, Harput eğri minare, restaurants:
logoLearn more insights from Wanderboat AI.
Phone
+90 537 616 72 58

Plan your stay

hotel
Pet-friendly Hotels in Elazığ
Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.
hotel
Affordable Hotels in Elazığ
Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.
hotel
The Coolest Hotels You Haven't Heard Of (Yet)
Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.
hotel
Trending Stays Worth the Hype in Elazığ
Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.

Reviews

Nearby attractions of Arab Mosque and the Tomb of the Father

Sarahatun Mosque

Harput house

Harput Castle

Cam seyir terası harput

Ulu Mosque

Alacalı Cami

Şefik Gül Culture House

Mansur Baba Türbesi

Harput eğri minare

Sarahatun Mosque

Sarahatun Mosque

4.7

(145)

Open 24 hours
Click for details
Harput house

Harput house

4.3

(109)

Open 24 hours
Click for details
Harput Castle

Harput Castle

4.6

(2K)

Open 24 hours
Click for details
Cam seyir terası harput

Cam seyir terası harput

4.4

(189)

Open 24 hours
Click for details
Get the Appoverlay
Get the AppOne tap to find yournext favorite spots!
Wanderboat LogoWanderboat

Your everyday Al companion for getaway ideas

CompanyAbout Us
InformationAI Trip PlannerSitemap
SocialXInstagramTiktokLinkedin
LegalTerms of ServicePrivacy Policy

Get the app

© 2025 Wanderboat. All rights reserved.
logo

Reviews of Arab Mosque and the Tomb of the Father

4.6
(627)
avatar
5.0
7y

NADİR BABA KİMDİR?

Nadir baba’nın kimliği hakkında önemli bir bilgiye rastlanmaz. Bu zat hakkındaki tek bilgi İshak Sunguroğlu’nun “Harput Yollarında” isimli eserinde vardır. İshak Sunguroğlu bu türbeyi tanıtırken Nadir Baba için o da ; “Bu türbeye ait tatmin edici hiçbir kayda rastlamadım.”der.(24) Buna rağmen biz bu zatı araştırırken onu tanıtabilecek bazı ipuçlarına ulaştık. Bu ipuçlarından birisi yine İshak Sunguroğlu’nun Harput Yollarında isimli eserinde ve Tayyar baba’nın anlatımında vardır. İshak SUNGUROĞLU, Nadir Baba Türbesi’ni anlatırken kendi çocukluğunda buraya daha çok Ermeniler’in geldiğini, hasta çocuklarını bir süre türbe içerisinde bırakarak tekrar gelip aldıklarını, pazar günleri ise çevre köylerden de gelen Ermenilerle burasının oldukça kalabalık olduğunu yazar. İkinci ipucu ise, Kadiri şeyhlerinden Tayyar Baba’nın anlatımındadır. 1902 yılında doğup,1973 yılında vefat eden Tayyar Baba, zaman zaman hayatını anlatırken, Harput’ta oturduğu yıllarda Nadir Baba Türbesi’nde bazı din âlimleriyle sohbet toplantıları yaptıklarını, bu sohbet toplantılarına Yesevi tarikatına bağlı kişilerle birlikte, Nakşî tarikatına mensup kişilerin de geldiğini kaydeder ve kendisinin devamlı bu türbede yattığını söyler. Burada başından geçen bir olayı ise şöyle anlatır; “Burada yatıp kalktığım günlerden bir gece sandukanın başına giderek, Nadir Baba, burada bu kadar kalıyorum bana niçin görünmüyorsun? Üstelik rüyama bile girdiğin yok. Şayet bana görünmezsen mezarını kazacağım”der. Nitekim Tayyar Baba aradan birkaç gün geçtikten sonra bir kazma kürek bularak mezarı kazmaya başlar. Tam kemikler göründüğü esnada, “Dur yapma”diye bir ses duyar. Bunun üzerine Tayyar Baba kendinden geçerek bayılır. Bu kendinden geçiş anında kendisini Şeyhi Göllü Mustafa Baba’nın evinde görür. O sırada şeyhi çok ağır hasta bir şekilde yatağında yatmaktadır. Tayyar Baba’nın anlatımına göre, yaşlı ve Buhara sakallı bir zat parmağı ile Şeyhi’nin ağzına “zemzem” suyu damlatmaktadır. Odadakilere,  “Bu zat kimdir?” diye sorduğunda, “Bu Nadir Baba’dır” derler. Tayyar Baba Şeyhine doğru yaklaşır. Bunun üzerine Buhara sakallı zat Tayyar Baba’ya dönerek; “Tayyar, biz senin Şeyhine hizmet ediyoruz, sen bizim kabrimizi kazıyorsun bu nasıl iştir”der. Tayyar Baba bir süre sonra kendine gelir ve devrisi günü şeyhini ziyarete gider. Yanına vardığında onu ağır hasta olarak bulur. Biz bu bilgileri bizzat Tayyar Baba’nın oğlu A.Kadir ŞAŞMAZ’dan yorumsuz olarak aldık.

Şimdi bu iki anlatımdan yola çıkarak Nadir Baba hakkındaki görüşlerimizi belirtelim: O, Osmanlı döneminde yaşamış olsa idi günümüze kadar onun hakkında mutlaka bazı bilgiler gelirdi. Üstelik bu zatlar için Osmanlılar’ca verilen tarikat beratı da yoktur. Nadir Baba Selçuklu döneminde yaşamış bir zattır. Onun Yesevi tarikatına mensup bir şeyh olma ihtimali kuvvetlidir. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasında Yesevi Tarikati’ne mensup kişilerin büyük rolü olmuştur. Onların gayri Müslimlere yaklaşımı sebebi ile Anadolu’da yaşayan birçok Hıristiyan Müslümanlığı seçmiştir. İşte Ermeniler’in de Nadir Baba’ya gösterdikleri ilgi buradan gelmektedir. Onun yaşadığı dönemden İshak Sunguroğlu’nun anlattığı 1900’lü yıllara kadar o ilgi nesilden nesile devam ederek gelmiştir. Tayyar Baba’nın anlatımında ise “Buhara sakallı”tasviri bu görüşü daha da doğrular niteliktedir.

1900’lü yılların başında Harput’taki dini çevrelerin sık sık burada toplanarak sohbetler yapması, bunun geçmişten gelen bir gelenek olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Nadir Baba Anadolu’nun fethinden sonra Türkmen göçleriyle birlikte Harput’a gelmiştir. Onun 1200’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilmektedir. Harput ve çevresinin Türkleşip, İslâmlaşmasında diğer Yesevi şeyhleri gibi onun da büyük payı olduğuna inanıyoruz. Bu gün dahi Harput’u ziyarete gelenlerce türbesi ziyaret...

   Read more
avatar
4.0
1y

Arap Baba denen kişinin Selçuklu döneminde yaşamış bir din alimi olduğu söyleniyor. Hakkında şu şekil bir kaç hikaye var:

Harput'un manevî zenginliği olan velilerdendir. Adı, Yusuf olup, babası­nın adı Arapşah’tır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri ile belli değildir. On üçüncü asırda yaşayan Arab Baba Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir. İslamiyet’i yaymak için bazen kılıç kullanan Arab Baba, çoğu zaman in­sanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. Sık sık: "Kılıçla geldim, kalemle gideceğim" derdi. Vefat tarihî belli değildir. Arab Baha'nın türbesi 1276 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ziyaret edilen, sanduka bulunmaktadır. Arab Baha'nın kabrinin bir özelliği de, cesedinin herkes tarafından görülebilecek şekilde ol­masıdır. Daha önce ziyarete gidenler yeşil örtüleri açıp bakabilirlerdi. Son za­manlarda Arab Baha'nın naaşı camekân içine alındı. İnanmayanlar cesedin mumyalandığını iddia etmektedir. Bununla ilgili olarak şöyle bir olay anlatılır: Belediye başkanlarından birisi inanmayarak, naaşı müzeye kaldırdı. Halk buna engel olmaya çalıştı. Ancak belediye başkanı: "Hayır, bu ceset mumyalıdır. Bunu herkes görmeli. Müzeliktir bu ceset" diye ısrar etti. Ertesi sabah cesedin, müzeye kaldırıldığı yerde olmadığı görüldü. Bele­diye başkanı bunu birilerinin yaptığını sandı ve tekrar müzeye koydurdu. Aynı olay birkaç defa tekrar etti. Belediye başkanı isteğinde çok ısrar etti, fakat so­nunda felç oldu. Arab Baba Hazretleri'nin başı vücudundan ayrı gibidir. Bunun sebebi şöyle anlatılır: "Arab Baba'nın vefatından uzun yıllar sonra Harput'ta büyük bir kurak­lık oldu. Aylarca yağmur yağmadı. Harput'ta yaşayan Ermeni asıllı bir büyücü, zengin bir ailenin kızına: "Kuraklığın bir çaresi var. Eğer ilmi kuvvetli ölmüş bir zatın başı kesile­rek suya atılırsa, yağmur yağar ve kuraklık biter" dedi. Bunun üzerine Arab Baba'nın türbesine gece vakti giden kız, kapının kilidini kırarak içeri girdi. Sandukanın kapağını açtığında, o zamana kadar hiç görülmemiş olan Arab Baba'nın naaşını görünce korktu ve türbeden çıktı. Türbeden biraz ayrıldıktan sonra başını kesmek için tekrar geri döndü. Biraz önce taşla kırdığı kilidin ye­rinde yenisinin olduğunu gördü. Onu da taşla kırıp içeri girdi. Yanında götür­düğü bıçakla Arab Baba'nın başını kesti ve bez çuvala koyarak götürüp dereye attı. O andan itibaren gökyüzünde şimşekler çakmaya, Allahü Teala'nın gazabı tecelli etmeye başladı. Şafak söktüğü zaman sağanak halinde yağmur yağıyor­du. Yağmur giderek afet halini aldı. Arab Baba'nın başını kesen kızın bulun­duğu konak, kırk gün kırk gece taşlandı. Kız bir gece rüyasında Arab Baba' yi gördü ve ona: "Başımı getir, yerine koy" dedi. Bunun üzerine dereye giden kız, uzun süre kesik başı aradıktan sonra buldu ve türbeye getirip yanına koydu. Kısa bir zaman sonra yağmur dindi ve güneş açtı. Arab Baba'nın başını kesen kız ölüm anında çok azab çekti. Ölümden sonra cesedi duvarlara çarpıldı. Ailesi bu du­ruma sadece ağlamakla yetindi. Evliyaya yapılan eza ve sıkıntının cezası, Allah Teala tarafından herkese ibret olarak...

   Read more
avatar
5.0
4y

Harput'un manevî zenginliği olan velilerdendir. Adı, Yusuf olup, babası­nın adı Arapşah’tır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri ile belli değildir. On üçüncü asırda yaşayan Arab Baba Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir. İslamiyet’i yaymak için bazen kılıç kullanan Arab Baba, çoğu zaman in­sanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. Sık sık: "Kılıçla geldim, kalemle gideceğim" derdi. Vefat tarihî belli değildir. Arab Baha'nın türbesi 1276 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ziyaret edilen, sanduka bulunmaktadır. Arab Baha'nın kabrinin bir özelliği de, cesedinin herkes tarafından görülebilecek şekilde ol­masıdır. Daha önce ziyarete gidenler yeşil örtüleri açıp bakabilirlerdi. Son za­manlarda Arab Baha'nın naaşı camekân içine alındı. İnanmayanlar cesedin mumyalandığını iddia etmektedir. Bununla ilgili olarak şöyle bir olay anlatılır: Belediye başkanlarından birisi inanmayarak, naaşı müzeye kaldırdı. Halk buna engel olmaya çalıştılar. Ancak belediye başkanı: "Hayır, bu ceset mumyalıdır. Bunu herkes görmeli. Müzeliktir bu ceset" diye ısrar etti. Ertesi sabah cesedin, müzeye kaldırıldığı yerde olmadığı görüldü. Bele­diye başkanı bunu birilerinin yaptığını sandı ve tekrar müzeye koydurdu. Aynı olay birkaç defa tekrar etti. Belediye başkanı isteğinde çok ısrar etti, fakat so­nunda felç oldu. Arab Baba Hazretleri'nin başı vücudundan ayrı gibidir. Bunun sebebi şöyle anlatılır: "Arab Baba'nın vefatından uzun yıllar sonra Harput'ta büyük bir kurak­lık oldu. Aylarca yağmur yağmadı. Harput'ta yaşayan Ermeni asıllı bir büyücü, zengin bir ailenin kızına: "Kuraklığın bir çaresi var. Eğer ilmi kuvvetli ölmüş bir zatın başı kesile­rek suya atılırsa, yağmur yağar ve kuraklık biter" dedi. Bunun üzerine Arab Baba'nın türbesine gece vakti giden kız, kapının kilidini kırarak içeri girdi. Sandukanın kapağını açtığında, o zamana kadar hiç görülmemiş olan Arab Baba'nın naaşını görünce korktu ve türbeden çıktı. Türbeden biraz ayrıldıktan sonra başını kesmek için tekrar geri döndü. Biraz önce taşla kırdığı kilidin ye­rinde yenisinin olduğunu gördü. Onu da taşla kırıp içeri girdi. Yanında götür­düğü bıçakla Arab Baba'nın başını kesti ve bez çuvala koyarak götürüp dereye attı. O andan itibaren gökyüzünde şimşekler çakmaya, Allahü Teala'nın gazabı tecelli etmeye başladı. Şafak söktüğü zaman sağanak halinde yağmur yağıyor­du. Yağmur giderek afet halini aldı. Arab Baba'nın başını kesen kızın bulun­duğu konak, kırk gün kırk gece taşlandı. Kız bir gece rüyasında Arab Baba' yi gördü ve ona: "Başımı getir, yerine koy" dedi. Bunun üzerine dereye giden kız, uzun süre kesik başı aradıktan sonra buldu ve türbeye getirip yanına koydu. Kısa bir zaman sonra yağmur dindi ve güneş açtı. Arab Baba'nın başını kesen kız ölüm anında çok azab çekti. Ölümden sonra cesedi duvarlara çarpıldı. Ailesi bu du­ruma sadece ağlamakla yetindi. Evliyaya yapılan eza ve sıkıntının cezası, Allah Teala tarafından herkese ibret olarak...

   Read more
Page 1 of 7
Previous
Next

Posts

Ufuk KayaUfuk Kaya
NADİR BABA KİMDİR? Nadir baba’nın kimliği hakkında önemli bir bilgiye rastlanmaz. Bu zat hakkındaki tek bilgi İshak Sunguroğlu’nun “Harput Yollarında” isimli eserinde vardır. İshak Sunguroğlu bu türbeyi tanıtırken Nadir Baba için o da ; “Bu türbeye ait tatmin edici hiçbir kayda rastlamadım.”der.(24) Buna rağmen biz bu zatı araştırırken onu tanıtabilecek bazı ipuçlarına ulaştık. Bu ipuçlarından birisi yine İshak Sunguroğlu’nun Harput Yollarında isimli eserinde ve Tayyar baba’nın anlatımında vardır. İshak SUNGUROĞLU, Nadir Baba Türbesi’ni anlatırken kendi çocukluğunda buraya daha çok Ermeniler’in geldiğini, hasta çocuklarını bir süre türbe içerisinde bırakarak tekrar gelip aldıklarını, pazar günleri ise çevre köylerden de gelen Ermenilerle burasının oldukça kalabalık olduğunu yazar. İkinci ipucu ise, Kadiri şeyhlerinden Tayyar Baba’nın anlatımındadır. 1902 yılında doğup,1973 yılında vefat eden Tayyar Baba, zaman zaman hayatını anlatırken, Harput’ta oturduğu yıllarda Nadir Baba Türbesi’nde bazı din âlimleriyle sohbet toplantıları yaptıklarını, bu sohbet toplantılarına Yesevi tarikatına bağlı kişilerle birlikte, Nakşî tarikatına mensup kişilerin de geldiğini kaydeder ve kendisinin devamlı bu türbede yattığını söyler. Burada başından geçen bir olayı ise şöyle anlatır; “Burada yatıp kalktığım günlerden bir gece sandukanın başına giderek, Nadir Baba, burada bu kadar kalıyorum bana niçin görünmüyorsun? Üstelik rüyama bile girdiğin yok. Şayet bana görünmezsen mezarını kazacağım”der. Nitekim Tayyar Baba aradan birkaç gün geçtikten sonra bir kazma kürek bularak mezarı kazmaya başlar. Tam kemikler göründüğü esnada, “Dur yapma”diye bir ses duyar. Bunun üzerine Tayyar Baba kendinden geçerek bayılır. Bu kendinden geçiş anında kendisini Şeyhi Göllü Mustafa Baba’nın evinde görür. O sırada şeyhi çok ağır hasta bir şekilde yatağında yatmaktadır. Tayyar Baba’nın anlatımına göre, yaşlı ve Buhara sakallı bir zat parmağı ile Şeyhi’nin ağzına “zemzem” suyu damlatmaktadır. Odadakilere,  “Bu zat kimdir?” diye sorduğunda, “Bu Nadir Baba’dır” derler. Tayyar Baba Şeyhine doğru yaklaşır. Bunun üzerine Buhara sakallı zat Tayyar Baba’ya dönerek; “Tayyar, biz senin Şeyhine hizmet ediyoruz, sen bizim kabrimizi kazıyorsun bu nasıl iştir”der. Tayyar Baba bir süre sonra kendine gelir ve devrisi günü şeyhini ziyarete gider. Yanına vardığında onu ağır hasta olarak bulur. Biz bu bilgileri bizzat Tayyar Baba’nın oğlu A.Kadir ŞAŞMAZ’dan yorumsuz olarak aldık. Şimdi bu iki anlatımdan yola çıkarak Nadir Baba hakkındaki görüşlerimizi belirtelim: O, Osmanlı döneminde yaşamış olsa idi günümüze kadar onun hakkında mutlaka bazı bilgiler gelirdi. Üstelik bu zatlar için Osmanlılar’ca verilen tarikat beratı da yoktur. Nadir Baba Selçuklu döneminde yaşamış bir zattır. Onun Yesevi tarikatına mensup bir şeyh olma ihtimali kuvvetlidir. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasında Yesevi Tarikati’ne mensup kişilerin büyük rolü olmuştur. Onların gayri Müslimlere yaklaşımı sebebi ile Anadolu’da yaşayan birçok Hıristiyan Müslümanlığı seçmiştir. İşte Ermeniler’in de Nadir Baba’ya gösterdikleri ilgi buradan gelmektedir. Onun yaşadığı dönemden İshak Sunguroğlu’nun anlattığı 1900’lü yıllara kadar o ilgi nesilden nesile devam ederek gelmiştir. Tayyar Baba’nın anlatımında ise “Buhara sakallı”tasviri bu görüşü daha da doğrular niteliktedir. 1900’lü yılların başında Harput’taki dini çevrelerin sık sık burada toplanarak sohbetler yapması, bunun geçmişten gelen bir gelenek olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Nadir Baba Anadolu’nun fethinden sonra Türkmen göçleriyle birlikte Harput’a gelmiştir. Onun 1200’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilmektedir. Harput ve çevresinin Türkleşip, İslâmlaşmasında diğer Yesevi şeyhleri gibi onun da büyük payı olduğuna inanıyoruz. Bu gün dahi Harput’u ziyarete gelenlerce türbesi ziyaret edilmektedir.
Olcay ÖzfıratOlcay Özfırat
Arap Baba denen kişinin Selçuklu döneminde yaşamış bir din alimi olduğu söyleniyor. Hakkında şu şekil bir kaç hikaye var: Harput'un manevî zenginliği olan velilerdendir. Adı, Yusuf olup, babası­nın adı Arapşah’tır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri ile belli değildir. On üçüncü asırda yaşayan Arab Baba Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir. İslamiyet’i yaymak için bazen kılıç kullanan Arab Baba, çoğu zaman in­sanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. Sık sık: "Kılıçla geldim, kalemle gideceğim" derdi. Vefat tarihî belli değildir. Arab Baha'nın türbesi 1276 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ziyaret edilen, sanduka bulunmaktadır. Arab Baha'nın kabrinin bir özelliği de, cesedinin herkes tarafından görülebilecek şekilde ol­masıdır. Daha önce ziyarete gidenler yeşil örtüleri açıp bakabilirlerdi. Son za­manlarda Arab Baha'nın naaşı camekân içine alındı. İnanmayanlar cesedin mumyalandığını iddia etmektedir. Bununla ilgili olarak şöyle bir olay anlatılır: Belediye başkanlarından birisi inanmayarak, naaşı müzeye kaldırdı. Halk buna engel olmaya çalıştı. Ancak belediye başkanı: "Hayır, bu ceset mumyalıdır. Bunu herkes görmeli. Müzeliktir bu ceset" diye ısrar etti. Ertesi sabah cesedin, müzeye kaldırıldığı yerde olmadığı görüldü. Bele­diye başkanı bunu birilerinin yaptığını sandı ve tekrar müzeye koydurdu. Aynı olay birkaç defa tekrar etti. Belediye başkanı isteğinde çok ısrar etti, fakat so­nunda felç oldu. Arab Baba Hazretleri'nin başı vücudundan ayrı gibidir. Bunun sebebi şöyle anlatılır: "Arab Baba'nın vefatından uzun yıllar sonra Harput'ta büyük bir kurak­lık oldu. Aylarca yağmur yağmadı. Harput'ta yaşayan Ermeni asıllı bir büyücü, zengin bir ailenin kızına: "Kuraklığın bir çaresi var. Eğer ilmi kuvvetli ölmüş bir zatın başı kesile­rek suya atılırsa, yağmur yağar ve kuraklık biter" dedi. Bunun üzerine Arab Baba'nın türbesine gece vakti giden kız, kapının kilidini kırarak içeri girdi. Sandukanın kapağını açtığında, o zamana kadar hiç görülmemiş olan Arab Baba'nın naaşını görünce korktu ve türbeden çıktı. Türbeden biraz ayrıldıktan sonra başını kesmek için tekrar geri döndü. Biraz önce taşla kırdığı kilidin ye­rinde yenisinin olduğunu gördü. Onu da taşla kırıp içeri girdi. Yanında götür­düğü bıçakla Arab Baba'nın başını kesti ve bez çuvala koyarak götürüp dereye attı. O andan itibaren gökyüzünde şimşekler çakmaya, Allahü Teala'nın gazabı tecelli etmeye başladı. Şafak söktüğü zaman sağanak halinde yağmur yağıyor­du. Yağmur giderek afet halini aldı. Arab Baba'nın başını kesen kızın bulun­duğu konak, kırk gün kırk gece taşlandı. Kız bir gece rüyasında Arab Baba' yi gördü ve ona: "Başımı getir, yerine koy" dedi. Bunun üzerine dereye giden kız, uzun süre kesik başı aradıktan sonra buldu ve türbeye getirip yanına koydu. Kısa bir zaman sonra yağmur dindi ve güneş açtı. Arab Baba'nın başını kesen kız ölüm anında çok azab çekti. Ölümden sonra cesedi duvarlara çarpıldı. Ailesi bu du­ruma sadece ağlamakla yetindi. Evliyaya yapılan eza ve sıkıntının cezası, Allah Teala tarafından herkese ibret olarak gösterilmiştir.
Enes OZTURKEnes OZTURK
Harput'un manevî zenginliği olan velilerdendir. Adı, Yusuf olup, babası­nın adı Arapşah’tır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri ile belli değildir. On üçüncü asırda yaşayan Arab Baba Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir. İslamiyet’i yaymak için bazen kılıç kullanan Arab Baba, çoğu zaman in­sanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. Sık sık: "Kılıçla geldim, kalemle gideceğim" derdi. Vefat tarihî belli değildir. Arab Baha'nın türbesi 1276 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ziyaret edilen, sanduka bulunmaktadır. Arab Baha'nın kabrinin bir özelliği de, cesedinin herkes tarafından görülebilecek şekilde ol­masıdır. Daha önce ziyarete gidenler yeşil örtüleri açıp bakabilirlerdi. Son za­manlarda Arab Baha'nın naaşı camekân içine alındı. İnanmayanlar cesedin mumyalandığını iddia etmektedir. Bununla ilgili olarak şöyle bir olay anlatılır: Belediye başkanlarından birisi inanmayarak, naaşı müzeye kaldırdı. Halk buna engel olmaya çalıştılar. Ancak belediye başkanı: "Hayır, bu ceset mumyalıdır. Bunu herkes görmeli. Müzeliktir bu ceset" diye ısrar etti. Ertesi sabah cesedin, müzeye kaldırıldığı yerde olmadığı görüldü. Bele­diye başkanı bunu birilerinin yaptığını sandı ve tekrar müzeye koydurdu. Aynı olay birkaç defa tekrar etti. Belediye başkanı isteğinde çok ısrar etti, fakat so­nunda felç oldu. Arab Baba Hazretleri'nin başı vücudundan ayrı gibidir. Bunun sebebi şöyle anlatılır: "Arab Baba'nın vefatından uzun yıllar sonra Harput'ta büyük bir kurak­lık oldu. Aylarca yağmur yağmadı. Harput'ta yaşayan Ermeni asıllı bir büyücü, zengin bir ailenin kızına: "Kuraklığın bir çaresi var. Eğer ilmi kuvvetli ölmüş bir zatın başı kesile­rek suya atılırsa, yağmur yağar ve kuraklık biter" dedi. Bunun üzerine Arab Baba'nın türbesine gece vakti giden kız, kapının kilidini kırarak içeri girdi. Sandukanın kapağını açtığında, o zamana kadar hiç görülmemiş olan Arab Baba'nın naaşını görünce korktu ve türbeden çıktı. Türbeden biraz ayrıldıktan sonra başını kesmek için tekrar geri döndü. Biraz önce taşla kırdığı kilidin ye­rinde yenisinin olduğunu gördü. Onu da taşla kırıp içeri girdi. Yanında götür­düğü bıçakla Arab Baba'nın başını kesti ve bez çuvala koyarak götürüp dereye attı. O andan itibaren gökyüzünde şimşekler çakmaya, Allahü Teala'nın gazabı tecelli etmeye başladı. Şafak söktüğü zaman sağanak halinde yağmur yağıyor­du. Yağmur giderek afet halini aldı. Arab Baba'nın başını kesen kızın bulun­duğu konak, kırk gün kırk gece taşlandı. Kız bir gece rüyasında Arab Baba' yi gördü ve ona: "Başımı getir, yerine koy" dedi. Bunun üzerine dereye giden kız, uzun süre kesik başı aradıktan sonra buldu ve türbeye getirip yanına koydu. Kısa bir zaman sonra yağmur dindi ve güneş açtı. Arab Baba'nın başını kesen kız ölüm anında çok azab çekti. Ölümden sonra cesedi duvarlara çarpıldı. Ailesi bu du­ruma sadece ağlamakla yetindi. Evliyaya yapılan eza ve sıkıntının cezası, Allah Teala tarafından herkese ibret olarak gösterilmiştir.
See more posts
See more posts
hotel
Find your stay

Pet-friendly Hotels in Elazığ

Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.

NADİR BABA KİMDİR? Nadir baba’nın kimliği hakkında önemli bir bilgiye rastlanmaz. Bu zat hakkındaki tek bilgi İshak Sunguroğlu’nun “Harput Yollarında” isimli eserinde vardır. İshak Sunguroğlu bu türbeyi tanıtırken Nadir Baba için o da ; “Bu türbeye ait tatmin edici hiçbir kayda rastlamadım.”der.(24) Buna rağmen biz bu zatı araştırırken onu tanıtabilecek bazı ipuçlarına ulaştık. Bu ipuçlarından birisi yine İshak Sunguroğlu’nun Harput Yollarında isimli eserinde ve Tayyar baba’nın anlatımında vardır. İshak SUNGUROĞLU, Nadir Baba Türbesi’ni anlatırken kendi çocukluğunda buraya daha çok Ermeniler’in geldiğini, hasta çocuklarını bir süre türbe içerisinde bırakarak tekrar gelip aldıklarını, pazar günleri ise çevre köylerden de gelen Ermenilerle burasının oldukça kalabalık olduğunu yazar. İkinci ipucu ise, Kadiri şeyhlerinden Tayyar Baba’nın anlatımındadır. 1902 yılında doğup,1973 yılında vefat eden Tayyar Baba, zaman zaman hayatını anlatırken, Harput’ta oturduğu yıllarda Nadir Baba Türbesi’nde bazı din âlimleriyle sohbet toplantıları yaptıklarını, bu sohbet toplantılarına Yesevi tarikatına bağlı kişilerle birlikte, Nakşî tarikatına mensup kişilerin de geldiğini kaydeder ve kendisinin devamlı bu türbede yattığını söyler. Burada başından geçen bir olayı ise şöyle anlatır; “Burada yatıp kalktığım günlerden bir gece sandukanın başına giderek, Nadir Baba, burada bu kadar kalıyorum bana niçin görünmüyorsun? Üstelik rüyama bile girdiğin yok. Şayet bana görünmezsen mezarını kazacağım”der. Nitekim Tayyar Baba aradan birkaç gün geçtikten sonra bir kazma kürek bularak mezarı kazmaya başlar. Tam kemikler göründüğü esnada, “Dur yapma”diye bir ses duyar. Bunun üzerine Tayyar Baba kendinden geçerek bayılır. Bu kendinden geçiş anında kendisini Şeyhi Göllü Mustafa Baba’nın evinde görür. O sırada şeyhi çok ağır hasta bir şekilde yatağında yatmaktadır. Tayyar Baba’nın anlatımına göre, yaşlı ve Buhara sakallı bir zat parmağı ile Şeyhi’nin ağzına “zemzem” suyu damlatmaktadır. Odadakilere,  “Bu zat kimdir?” diye sorduğunda, “Bu Nadir Baba’dır” derler. Tayyar Baba Şeyhine doğru yaklaşır. Bunun üzerine Buhara sakallı zat Tayyar Baba’ya dönerek; “Tayyar, biz senin Şeyhine hizmet ediyoruz, sen bizim kabrimizi kazıyorsun bu nasıl iştir”der. Tayyar Baba bir süre sonra kendine gelir ve devrisi günü şeyhini ziyarete gider. Yanına vardığında onu ağır hasta olarak bulur. Biz bu bilgileri bizzat Tayyar Baba’nın oğlu A.Kadir ŞAŞMAZ’dan yorumsuz olarak aldık. Şimdi bu iki anlatımdan yola çıkarak Nadir Baba hakkındaki görüşlerimizi belirtelim: O, Osmanlı döneminde yaşamış olsa idi günümüze kadar onun hakkında mutlaka bazı bilgiler gelirdi. Üstelik bu zatlar için Osmanlılar’ca verilen tarikat beratı da yoktur. Nadir Baba Selçuklu döneminde yaşamış bir zattır. Onun Yesevi tarikatına mensup bir şeyh olma ihtimali kuvvetlidir. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasında Yesevi Tarikati’ne mensup kişilerin büyük rolü olmuştur. Onların gayri Müslimlere yaklaşımı sebebi ile Anadolu’da yaşayan birçok Hıristiyan Müslümanlığı seçmiştir. İşte Ermeniler’in de Nadir Baba’ya gösterdikleri ilgi buradan gelmektedir. Onun yaşadığı dönemden İshak Sunguroğlu’nun anlattığı 1900’lü yıllara kadar o ilgi nesilden nesile devam ederek gelmiştir. Tayyar Baba’nın anlatımında ise “Buhara sakallı”tasviri bu görüşü daha da doğrular niteliktedir. 1900’lü yılların başında Harput’taki dini çevrelerin sık sık burada toplanarak sohbetler yapması, bunun geçmişten gelen bir gelenek olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Nadir Baba Anadolu’nun fethinden sonra Türkmen göçleriyle birlikte Harput’a gelmiştir. Onun 1200’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilmektedir. Harput ve çevresinin Türkleşip, İslâmlaşmasında diğer Yesevi şeyhleri gibi onun da büyük payı olduğuna inanıyoruz. Bu gün dahi Harput’u ziyarete gelenlerce türbesi ziyaret edilmektedir.
Ufuk Kaya

Ufuk Kaya

hotel
Find your stay

Affordable Hotels in Elazığ

Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.

Get the Appoverlay
Get the AppOne tap to find yournext favorite spots!
Arap Baba denen kişinin Selçuklu döneminde yaşamış bir din alimi olduğu söyleniyor. Hakkında şu şekil bir kaç hikaye var: Harput'un manevî zenginliği olan velilerdendir. Adı, Yusuf olup, babası­nın adı Arapşah’tır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri ile belli değildir. On üçüncü asırda yaşayan Arab Baba Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir. İslamiyet’i yaymak için bazen kılıç kullanan Arab Baba, çoğu zaman in­sanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. Sık sık: "Kılıçla geldim, kalemle gideceğim" derdi. Vefat tarihî belli değildir. Arab Baha'nın türbesi 1276 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ziyaret edilen, sanduka bulunmaktadır. Arab Baha'nın kabrinin bir özelliği de, cesedinin herkes tarafından görülebilecek şekilde ol­masıdır. Daha önce ziyarete gidenler yeşil örtüleri açıp bakabilirlerdi. Son za­manlarda Arab Baha'nın naaşı camekân içine alındı. İnanmayanlar cesedin mumyalandığını iddia etmektedir. Bununla ilgili olarak şöyle bir olay anlatılır: Belediye başkanlarından birisi inanmayarak, naaşı müzeye kaldırdı. Halk buna engel olmaya çalıştı. Ancak belediye başkanı: "Hayır, bu ceset mumyalıdır. Bunu herkes görmeli. Müzeliktir bu ceset" diye ısrar etti. Ertesi sabah cesedin, müzeye kaldırıldığı yerde olmadığı görüldü. Bele­diye başkanı bunu birilerinin yaptığını sandı ve tekrar müzeye koydurdu. Aynı olay birkaç defa tekrar etti. Belediye başkanı isteğinde çok ısrar etti, fakat so­nunda felç oldu. Arab Baba Hazretleri'nin başı vücudundan ayrı gibidir. Bunun sebebi şöyle anlatılır: "Arab Baba'nın vefatından uzun yıllar sonra Harput'ta büyük bir kurak­lık oldu. Aylarca yağmur yağmadı. Harput'ta yaşayan Ermeni asıllı bir büyücü, zengin bir ailenin kızına: "Kuraklığın bir çaresi var. Eğer ilmi kuvvetli ölmüş bir zatın başı kesile­rek suya atılırsa, yağmur yağar ve kuraklık biter" dedi. Bunun üzerine Arab Baba'nın türbesine gece vakti giden kız, kapının kilidini kırarak içeri girdi. Sandukanın kapağını açtığında, o zamana kadar hiç görülmemiş olan Arab Baba'nın naaşını görünce korktu ve türbeden çıktı. Türbeden biraz ayrıldıktan sonra başını kesmek için tekrar geri döndü. Biraz önce taşla kırdığı kilidin ye­rinde yenisinin olduğunu gördü. Onu da taşla kırıp içeri girdi. Yanında götür­düğü bıçakla Arab Baba'nın başını kesti ve bez çuvala koyarak götürüp dereye attı. O andan itibaren gökyüzünde şimşekler çakmaya, Allahü Teala'nın gazabı tecelli etmeye başladı. Şafak söktüğü zaman sağanak halinde yağmur yağıyor­du. Yağmur giderek afet halini aldı. Arab Baba'nın başını kesen kızın bulun­duğu konak, kırk gün kırk gece taşlandı. Kız bir gece rüyasında Arab Baba' yi gördü ve ona: "Başımı getir, yerine koy" dedi. Bunun üzerine dereye giden kız, uzun süre kesik başı aradıktan sonra buldu ve türbeye getirip yanına koydu. Kısa bir zaman sonra yağmur dindi ve güneş açtı. Arab Baba'nın başını kesen kız ölüm anında çok azab çekti. Ölümden sonra cesedi duvarlara çarpıldı. Ailesi bu du­ruma sadece ağlamakla yetindi. Evliyaya yapılan eza ve sıkıntının cezası, Allah Teala tarafından herkese ibret olarak gösterilmiştir.
Olcay Özfırat

Olcay Özfırat

hotel
Find your stay

The Coolest Hotels You Haven't Heard Of (Yet)

Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.

hotel
Find your stay

Trending Stays Worth the Hype in Elazığ

Find a cozy hotel nearby and make it a full experience.

Harput'un manevî zenginliği olan velilerdendir. Adı, Yusuf olup, babası­nın adı Arapşah’tır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri ile belli değildir. On üçüncü asırda yaşayan Arab Baba Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir. İslamiyet’i yaymak için bazen kılıç kullanan Arab Baba, çoğu zaman in­sanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. Sık sık: "Kılıçla geldim, kalemle gideceğim" derdi. Vefat tarihî belli değildir. Arab Baha'nın türbesi 1276 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ziyaret edilen, sanduka bulunmaktadır. Arab Baha'nın kabrinin bir özelliği de, cesedinin herkes tarafından görülebilecek şekilde ol­masıdır. Daha önce ziyarete gidenler yeşil örtüleri açıp bakabilirlerdi. Son za­manlarda Arab Baha'nın naaşı camekân içine alındı. İnanmayanlar cesedin mumyalandığını iddia etmektedir. Bununla ilgili olarak şöyle bir olay anlatılır: Belediye başkanlarından birisi inanmayarak, naaşı müzeye kaldırdı. Halk buna engel olmaya çalıştılar. Ancak belediye başkanı: "Hayır, bu ceset mumyalıdır. Bunu herkes görmeli. Müzeliktir bu ceset" diye ısrar etti. Ertesi sabah cesedin, müzeye kaldırıldığı yerde olmadığı görüldü. Bele­diye başkanı bunu birilerinin yaptığını sandı ve tekrar müzeye koydurdu. Aynı olay birkaç defa tekrar etti. Belediye başkanı isteğinde çok ısrar etti, fakat so­nunda felç oldu. Arab Baba Hazretleri'nin başı vücudundan ayrı gibidir. Bunun sebebi şöyle anlatılır: "Arab Baba'nın vefatından uzun yıllar sonra Harput'ta büyük bir kurak­lık oldu. Aylarca yağmur yağmadı. Harput'ta yaşayan Ermeni asıllı bir büyücü, zengin bir ailenin kızına: "Kuraklığın bir çaresi var. Eğer ilmi kuvvetli ölmüş bir zatın başı kesile­rek suya atılırsa, yağmur yağar ve kuraklık biter" dedi. Bunun üzerine Arab Baba'nın türbesine gece vakti giden kız, kapının kilidini kırarak içeri girdi. Sandukanın kapağını açtığında, o zamana kadar hiç görülmemiş olan Arab Baba'nın naaşını görünce korktu ve türbeden çıktı. Türbeden biraz ayrıldıktan sonra başını kesmek için tekrar geri döndü. Biraz önce taşla kırdığı kilidin ye­rinde yenisinin olduğunu gördü. Onu da taşla kırıp içeri girdi. Yanında götür­düğü bıçakla Arab Baba'nın başını kesti ve bez çuvala koyarak götürüp dereye attı. O andan itibaren gökyüzünde şimşekler çakmaya, Allahü Teala'nın gazabı tecelli etmeye başladı. Şafak söktüğü zaman sağanak halinde yağmur yağıyor­du. Yağmur giderek afet halini aldı. Arab Baba'nın başını kesen kızın bulun­duğu konak, kırk gün kırk gece taşlandı. Kız bir gece rüyasında Arab Baba' yi gördü ve ona: "Başımı getir, yerine koy" dedi. Bunun üzerine dereye giden kız, uzun süre kesik başı aradıktan sonra buldu ve türbeye getirip yanına koydu. Kısa bir zaman sonra yağmur dindi ve güneş açtı. Arab Baba'nın başını kesen kız ölüm anında çok azab çekti. Ölümden sonra cesedi duvarlara çarpıldı. Ailesi bu du­ruma sadece ağlamakla yetindi. Evliyaya yapılan eza ve sıkıntının cezası, Allah Teala tarafından herkese ibret olarak gösterilmiştir.
Enes OZTURK

Enes OZTURK

See more posts
See more posts