Kibyra Ancient City The ancient city of Kibyra, located in the Gölhisar district of Burdur, is also known as the "city of gladiators". One of the most important cities of Lydian and Roman civilizations, the 2300-year-old Kibyra Ancient City, dominating the western slope of the Gölhisar plain, was established at an altitude of 1100-1300 meters, covered with juniper and cedar forests. The ancient city is located on three hills with a view of the lake and plain.
According to the records of the Amasian traveler Strabo, the people of Kibyra were originally Lydians and migrated from here to the Kabalis region and soon changed their settlements and established a city with a circumference of 100 stades. Looking at the archaeological excavations and archaeological resources started in 2006, the city stands out with its militaristic character with more than 30 thousand infantry and over 2,000 cavalry units and the longest gladiator friezes of antiquity in Turkey. Due to the strategic location of the city, it is known that 25 cities in the region also undertake the mission of judicial center. At the same time, the city was so famous in the field of horse breeding in ancient times that it began to be called the 'city of fast-running horses'. It is understood as a result of the mists obtained from the excavations that ironwork in Kibyra went beyond being a profession and reached an artistic dimension.
However, it is possible to say that the city had its strongest time in the Roman period, and all the architectural remains that can be seen today belong to the Roman Period. M.S. As a result of a great earthquake that occurred in 23, the city was destroyed. After the Roman Emperor Tiberius of the period brought tax amnesty and financial aid for 5 years, the city was able to be rebuilt and the people of Kibyran showed their gratitude to the emperor by changing the name of their city to "Caesarea Kibyra = Emperor's Kibyra".
Built with the Roman and Byzantine architectural tradition and one of the rare ancient stadiums of this size and strength in Anatolia, a 10 thousand-seat stadium, a 4-function odeion (music house) with an orchestra section covered with a Medusa mosaic that is unique in the world, Late Roman bath, It was included in the UNESCO World Heritage tentative list in 2016 with its agoras, main street, huge theater with a capacity of 9 thousand people, winter theater and underground...
Read moreKibyra Antik Kenti, Antik Kragos günümüz Akdağ silsilesinin doğusunda yaklaşık 1600 metre yükseklikteki birbirinden derin yarlarla ayrılan hâkim üç tepelik üzerinde yer almaktadır. Kıyı iç ege, İç Anadolu ve Batı Akdeniz’i günümüzde olduğu gibi birbirine bağlayan kesişim noktasındadır.
Kazılarla açığa çıkarılan antik yol aynı zamanda nekropol yolu olarak da anılmaktadır. 126 yer altı oda mezarı, 474 lahit kapağı, 222 lahit teknesi, 160 sunak ve 9 adet anıt mezar tespit edilmiştir. Kazılar devam etmektedir.
Coğrafyacı Strabon tarafından çevresi 100 stadia (antik çağda uzunluk ölçüsü stadyum uzunluğuna göre ölçülüyordu.) yani 18 km boyunca iyi tahkim edilmiş korunaklı bir kent olarak aktarır. Strabon, Lidçe, Solimce (termessos), Psidce ve Helence konuşulur der. Kabalların (kavim mi bölge mi kesin değil) çevredeki höyüklerde tunç çağına kadar yaşadıklarını ve sonra M.Ö 4. Yüzyılda Helenistik dönemde Kibyrayı kurdukları düşünülmektedir.
Şehre girerken solda muhteşem bir anıtsal kapı ile Antik Çağ Anadolu’sunun 12-13 bin kişi kapasitesi ile en görkemli stadyumu bulunmaktadır. M.S 23 depremi sonrasında kent İmparator Tiberius tarafından yeniden inşa edilmiş. Stadion'a bu dönemde başlanıp ekleme ve genişlemelerle M.S 3. Yüzyıl başında bitmiştir. Pist uzunluğu 195 metre genişliği 42 metredir. Yakın zamanda bulunan kabartmalar ve yazıtla donatılmış bir bloğun Asya eyaletinin bir çok yerinde dövüşlere katılmış Kibyralı bir Gladyatörün karısı tarafından yaptırılmış mezarına ait olduğu anlaşılmıştır. Antik dünyanın bilinen en uzun, en kapsamlı gladyatörler frizi burada bulundu ve Burdur Müzesinde sergilenmektedir. Çok ilginç bir şekilde Stadion'un doğu kısmında Helenistik döneme tarihlenen bir mezar (kent yöneticilerinden 2. Muagetes olabilir) tahrip edilmeden üzeri örtülerek oturma sıraları oluşturulmuştur. Anadolu antik kentlerinde insan kurban edildiğine dair çok fazla bir bilgiye sahip değiliz. Bu daha çok Yunanistan bölgesindedir. Gladyatör dövüşleri ilk M.Ö 3. Yüzyılda Roma da görülür. En genişlediği Augustus dönemi ve kendisi arenada 10 bin kişiyi dövüştürdüğünü söyler. Kendi de yaptığı hatayı anlamış olacak ki sonradan bir yasa çıkararak 120 kişi ile sınırlandırmıştır. Odeonda çok güzel bir konser verilirken bir anda salon boşalıyor çünkü arena da gladyatör dövüşleri başlıyor.
3 bin 600 kişi kapasitesiteli Odeon'un tam merkezinde bulunan kırmızı, yeşil ve beyaz mermerden yapılmış, yılanlardan oluşan saçları ve insanları taşa çeviren bakışlarıyla Medusa Mozaiği Anadolu’da tektir. Yanında Augustus’a adanmış İmparator Kült Tapınağı vardır.
2011 yılında meclis binası önünde, Anadolu’nun en sağlam ve en büyük mozaik alanı olma özelliği taşıyan, 540 metrekare alanı kaplayan mozaik ortaya çıkarılmıştır. Kentin bugün görülebilen tüm mimari kalıntıları Roma İmparatorluk Dönemi’ne aittir. Kibyra özellikle MS 1 ve 3'üncü yüzyıllar arasında en parlak dönemini yaşamıştır. M.S 417 yılında Kibyra’yı neredeyse yerle bir eden deprem olmuştur.
Kibyrada demir hammaddesi çok önemliydi, demircilik, dericilik, seramik, yerel taş ocakları, çömlekçilik ve at yetiştiriciliğinde ünlüdür. Şehir halkı son derece savaşçı bir kimliğe sahip ve 30 bin piyade 2 bin atlı süvarileri vardır. Roma genelde eyaletler ile anlaşma yapar. Roma, hem önemli hemde askeri açıdan güçlü olduğu için bir kent olan Kibyra ile antlaşma yapmıştır. Kibyra ve yakın çevresinde konumlanmış antik kentlerden Boubon, Balboura ve Oinoanda’dan teşekkül dörtlü ortak meclis (MÖ 2-1'nci yüzyılda) ve Kibyratis bölgesi oluşturulmuştur.
Son derece nadir ve tekil bir örnek olan mezar kapısı, son derece sağlam kalmış üzerindeki kabartmalar kapı tokmağı, bir figür, vazo ve çiçek var.
Yuvarlak planlı anıtsal çeşme yapısının restorasyonu, konik çatısının bir kısmı haricinde toplam 168 orijinal parça kullanılarak tamamlandı. Daire formunda iki havuzdan kentin dört farklı yönüne su dağıtımı sağlanıyordu. Herakles’in üzerine uzandığı aslan postu ile Dionysos’un uzandığı panter postundaki heykellerin ağzından havuzlara...
Read more“bir kez daha kavuştuk, hem de bu kez müthiş restorasyonlu tholos nymphaeum'uyla!” dedirten kabalia/kibyratis şahanesi…
birkaç sene önceki ziyaretimde de çok sevmiştim ve hep tekrar görmek istemiştim. kısmet bu temmuzaymış. en aktif takip ettiğim kazılardan biri kibyra kazıları. müthiş bir ekibi, müthiş bir kazı başkanı var. şükrü özüdoğru hoca'nın o kadar seminerini dinledim ki kendisiyle tanışmayı da çok istemiştim. talihe bakın ki ziyaretimde hoca alandaydı! (gerçi çok aktif çalışan bir ekip olduğunu ve hocanın da sürekli sahada olduğunu biliyorum.) lakin televizyona röportaj veriyordu, çekindim bir anda ve yanına gidemedim. :) bir gün tanışacağım ama hayırlısıyla.
seneler sonra iki bin yıllık orijinal antik kaynağının suyuyla beslenerek tekraren akmaya başlayan yuvarlak planlı anıt çeşme'yi görmeyi öyle çok istiyordum ki rotanın başından sonuna kadar her kareme o girmiş; yaklaşırken, uzaklaşırken, sağdan, soldan… tholos nymphaeum ve hakikaten su şifadır, dedirten sesi, aslanlı çörtenleri, panter postlu genç dionysos'u ve aslan postlu herakles'i… sagalassos gibi kibyra da tam bir su şehri! (sagalassos eski kazı başkanı marc waelkens hoca, kenti böyle tanımlıyordu ki sagalassos'ta bilinen altı çeşme var zannediyorum.) çeşmenin suyu orijinal kaynağından, gölhisar'ın böğrüdelik yaylası'ndan. şehirde müthiş bir su taksim sistemi var. agoranın sonuna doğru sağda castellum aquae'yi görüyorsunuz; harika bir su taksim havuzu, toprak su künkleri olduğu gibi duruyor bu şehirde! dört sene önce de aynı açılardan çekmişim künkleri hep… bu taksim havuzunun yanında da canlı balık satış havuzu ve yine havuza su tedarik eden sapasağlam kocaman bir künk var. etkilenmemek elde değil…
agoranın başında yalnız bir anıtsal kapı, propylon göreceksiniz müthiş kabartmalarıyla. bu kapının, şu anda henüz bilinmeyen bir apollon tapınağı'na ait olduğu düşünülüyor. bu apollon da muhtemelen bir kabalia tarzı apollon'dur! bu bilgiye çok alakasız bir yerden ulaşıyoruz:
roma döneminde bir kaçakçılık meselesi vuku buluyor bu apollon tapınağı'nda. mesele, cicero'nun lykia valisi'yle yazışmalarında geçiyor çünkü kibyralı iki kardeş bu kaçakçıya yardım ve yataklık yapmışlar. rastladığımız, devlet kayıtlarına girmiş en erken kaçakçılık vakalarından biridir belki. (kesin hitit tabletlerinde de vardır ama daha erken dönemde. (swh))
anıt mezarlı stadion (kazılar aktif burada), elbette canım medusalı odeion opus sectile'si ve yine odeon'un girişindeki opus tessellatum tarzı mozaikler (medusa'nın kentteki athena polias kültüne işaret olabileceği düşünülüyor, bkz. medusa'nın hikâyesi ve athena & perseus), hemen yanında alttan ısıtma sistemi (hypocaust) ayan beyan ortada olan hamam, bitişiğinde claudius'un augustus ve eşi livia anısına yaptırdığı kaisarion'un temelleri ve oradan çeşme manzarası…
antik döşeme taşlı nekropolis yokuşunu da çıkmayı unutmayın lütfen! ha, bir de kentin birçok çıkışı var; stadion kısmından girdiyseniz sizi anadolu'nun en büyük roma hamamlarından biri olan hamam-gymnasium yapısına çıkaran yoldan çıkabilirsiniz. stadion'un üstünde, bazilika'dan yukarı uzanan kısımda patika var, doğrudan yol olmaması sizi şaşırtıp yıldırmasın. hiç zor bir rota değil, çok ama çok tatlı...
Read more