Hasankeyf Örenyeri - Batman
Hısnkeyfa olan bu şehrin adı “Kayahisarı” şeklinde tercüme edilir. Eski tarih ve kavimlerden bu tür kelimelerin anlamı “korunmaya musait” yer anlamına geldiği belirtilmektedir. Kalenin yekpare taştan olmasından dolayı çeşitli dillerdeki Hasankeyf ifadesi “Taş Kalesi” manasına gelmektedir. Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu, şimdiye kadar karanlıkta kalmış, eldeki bilgi ve verilerin yeterli olmaması nedeniyle kuruluşu hakkındaki görüşler , bir ihtimal olmaktan öteye gitmemiştir. Şehrin jeopolitik yapısı, önemi ve mesken olarak kullanılan çok sayıdaki mağaraların, Hasankeyf’in çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu gösterir. Hasankeyf tarihi antik döneme kadar dayanmaktadır. Hasankeyf; Diyarbakır ve Cizre şehirleri arasında önemli bir kara ve su yolu güzergahında olup, savaşların olmaması ve ticaret yollarının burdan geçmesi bir yerde Hasankeyf’i kültürleri kavşak noktası haline getirmiştir. İran ve iç asya kültürleri , doğu Akdeniz, Mezopotamya, Roma ve Bizans kültürlerini barındığından, Romalılar, İran sınırını denetim altında tutabilmek için Hasankeyf’e kale inşa edilmiştir. Miladi üçüncü asırda İranlılar Mezopotamya yı ele geçirince Roma imparatoru Diyokletion harekete geçerek, bütün Mezopotamya ve Dicle nehrinin doğusundaki yerleri aldı. M.S. 633 yılında Hasankeyf’in Bizanslıların denetiminde olduğu ve 451 yılında Bizanslıların yaptırdıkları kale ve korunma amaçlı yapıtları ile şehrin denetimine müslümanlar tarafından feth edilene kadar sahip olmuşlardır.
Hicri 17'nci yılda Hasankeyf islam orduları tarafından ele geçirilmiştir. Antik kent, sırası ile Emeviler ve Abbasiler döneminden sonra, Hamdaniler (906-990), Mervanıler (990-1096) denetiminde kalmış, daha sonra Artukoğulları eline geçmiştir. Artuklular, Türkmen sülalesinden olup, Hasankeyf’e en parlak dönemini yaşatmışlardır. Artukoğulları Hasankeyf ile beraber Diyarbakır, Mardin ve Harput’ta hüküm sürmüşlerdir. Selçuklu sultanı Alparslan ve Melikşah gibi değerli devlet adamlarının, ileri gelen komutanlarından Artuk, 1071 Malazgirt savaşından sonra bölgeyi Selçukluların hakimiyetine katarak Selçuklulara önemli bir katkıda bulunmuştur. 1232 yılında Eyübi Sultanı El-Kamil El-Malik tarafından Hasankeyf ele geçirilmiştir. Ortaçağın ve şarkın en kuvvetli devletlerinden olan Eyyübiler Mısır, Süriye ve Yemende hüküm sürmüşlerdir. Böylece Eyyübi hükümdarlarının şehri ele geçirmeleri ile birlikte 130 senelik Artukoğulları dönemi sona ermiştir. Selahaddini Eyyübiden sonra Eyyübiler bir çok emirliklere ayrılmış olup, Hasankeyf Eyyübi hükümranlığı da bunlardan biridir. Eyyübiler çok önemli eserler yaptırmış, ilim, sanat ve kültürel alanda miraslar bırakmışlardır. Özellikle mimari sahada faaliyet gösteren Hasankeyf Eyyübileri tarihteki yerlerini almışlardır. Moğol istilasından Hasankeyf’te nasibini almış,Moğollar burayı ele geçirilerek yağma ve tahrip etmişlerdir. Eyyübilerden sonra Hasankeyf’e Akkoyunlular hakim olup, 15'inci yüzyıl başına kadar hüküm sürmüşlerdir. 1473 yılında uzun hasan ve Fatih Sultan Mehmet arasında yapılan otlukbeli savaşında uzun hasan’ın oğlu zeynel bey şehit olmuş ve Hasankeyf’te dicle nehri kenarında gömülmüştür.
Akkoyunlulardan sonra Hasankeyf İran Sefavilerin hakimiyetine geçmiştir. 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in doğu seferi ile birlikte Hasankeyf Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Bu dönemde Hasankeyf çevredeki aşiretleri idare eden merkezi bir hanedanlık konumunda olup, buna paralel olarak iktisadi ve ticari yapıda büyük bir gelişme göstermiştir. Bu dönemde şehir nüfusunun 10 bin civarında olması ise Hasankeyf’in büyük bir yerleşim merkezi olduğu gösterir. Erken ortaçağ tarihi ve yapıtlarından anlaşıldığı üzere Hasankeyf’te kültür uygarlıkların kaynaştığı, yerleşik halkın, 7 bin civarındaki yazları serin kışları sıcak olan ve ortaçağ şartlarında çok modern ev olan mağaralarda hayatlarını sürdürdükleri...
Read moreHasankeyf, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Batman iline bağlı tarihi bir ilçedir. Dicle Nehri kıyısında yer alan Hasankeyf, binlerce yıllık geçmişi, tarihi yapıları ve doğal güzellikleriyle öne çıkan önemli bir kültürel miras alanıydı. Ancak, Ilısu Barajı’nın yapılmasıyla büyük bir kısmı sular altında kalmıştır. Hasankeyf, hem yerel halk hem de tarih meraklıları için önemli bir yerdir ve geçmişte birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Hasankeyf'in Tarihi Antik Dönem ve Kuruluş: Hasankeyf’in tarihi, yaklaşık 12.000 yıl öncesine kadar uzanır ve birçok medeniyetin izlerini taşır. Hasankeyf, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emeviler, Abbasiler, Artuklular ve Osmanlılar gibi farklı medeniyetlerin hâkimiyeti altında kalmıştır. Dicle Nehri kıyısında stratejik bir konumda bulunan Hasankeyf, hem askeri hem de ticari açıdan önem taşımıştır.
Orta Çağ Dönemi: Özellikle Orta Çağ’da, Hasankeyf Artuklu Beyliği döneminde önemli bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Artuklular, burada büyük köprüler, saraylar, camiler ve medreseler inşa etmişlerdir. O dönemden kalan mimari yapılar, Hasankeyf’in zengin tarihini günümüze taşımıştır.
Osmanlı Dönemi: 1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolüne giren Hasankeyf, bu dönemde de stratejik önemini korumuştur. Osmanlı döneminde de Hasankeyf’te bazı yapılar inşa edilmiş ve bölgenin ticaret yollarındaki önemli rolü devam etmiştir.
Hasankeyf'te Gezilecek Tarihi Yerler Hasankeyf Kalesi: Hasankeyf Kalesi, şehrin en önemli yapılarından biridir. Dicle Nehri’nin kenarındaki yüksek bir tepenin üzerinde yer alan bu kale, şehri savunmak için stratejik bir noktada inşa edilmiştir. Kale, birçok medeniyet tarafından kullanılmış ve her dönemden izler taşımaktadır.
Eski Köprü: Dicle Nehri üzerinde kurulu olan Hasankeyf’in antik köprüsü, Orta Çağ döneminde inşa edilmiştir ve o dönemin en büyük taş köprülerinden biri olarak bilinir. Nehrin iki yakasını birleştiren bu köprü, zamanla tahrip olsa da kalıntıları hala görülebiliyordu.
El-Rızk Camii: 1409 yılında Eyyubi hükümdarı Süleyman tarafından yaptırılan El-Rızk Camii, Hasankeyf’in en önemli dini yapılarından biriydi. Cami, mimarisi ve özellikle minaresiyle dikkat çekmekteydi. Ancak Ilısu Barajı projesi nedeniyle bu cami de sular altında kalmıştır. Bazı bölümleri yeni yerleşim yerine...
Read moreHısnkeyfa olan bu şehrin adı “Kayahisarı” şeklinde tercüme edilir. Eski tarih ve kavimlerden bu tür kelimelerin anlamı “korunmaya musait” yer anlamına geldiği belirtilmektedir. Kalenin yekpare taştan olmasından dolayı çeşitli dillerdeki Hasankeyf ifadesi “Taş Kalesi” manasına gelmektedir. Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu, şimdiye kadar karanlıkta kalmış, eldeki bilgi ve verilerin yeterli olmaması nedeniyle kuruluşu hakkındaki görüşler , bir ihtimal olmaktan öteye gitmemiştir. Şehrin jeopolitik yapısı, önemi ve mesken olarak kullanılan çok sayıdaki mağaraların, Hasankeyf’in çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu gösterir. Hasankeyf tarihi antik döneme kadar dayanmaktadır. Hasankeyf; Diyarbakır ve Cizre şehirleri arasında önemli bir kara ve su yolu güzergahında olup, savaşların olmaması ve ticaret yollarının burdan geçmesi bir yerde Hasankeyf’i kültürleri kavşak noktası haline getirmiştir. İran ve iç asya kültürleri , doğu Akdeniz, Mezopotamya, Roma ve Bizans kültürlerini barındığından, Romalılar, İran sınırını denetim altında tutabilmek için Hasankeyf’e kale inşa edilmiştir. Miladi üçüncü asırda İranlılar Mezopotamya yı ele geçirince Roma imparatoru Diyokletion harekete geçerek, bütün Mezopotamya ve Dicle nehrinin doğusundaki yerleri aldı. M.S. 633 yılında Hasankeyf’in Bizanslıların denetiminde olduğu ve 451 yılında Bizanslıların yaptırdıkları kale ve korunma amaçlı yapıtları ile şehrin denetimine müslümanlar tarafından feth edilene kadar sahip...
Read more