A tearful love legend is hidden in one of the most peaceful corners of Bursa. “Ağlayan Çınar” in Gölyazı tells his visitors the sad story of two lovers of this impossible love and people of different worlds. / Ağlayan Çınar Gölyazı / Bursa's love drops
“A great plane tree lying on the side with the tiredness of history… However, he did not lose hope of living. Outstretched, so burned, leaves sadness… As if it would be an interpreter for blood crying, wars, pain, black love; Behind him is the garden of love, a rosebud that cannot open. In front of him is a huge lake with groove tears… ”The father of the name of“ Ağlayan Çınar ”, biologist Mehmet Okatan, summed up his story with this poem written on the marble slab under the plane tree, which he called seven centuries. Grand sycamore, an old witness of an immortal love, carrying a love oath on his body; Gölyazı is known for its mystical atmosphere and mythological legends.Bursa’nın en huzur dolu köşelerinden birinde, gözü yaşlı bir aşk efsanesi saklı… Yüzyıllardır, kavuşamayan iki aşığın yasını tutan ulu bir çınar, bugün hâlâ onlar için ağlıyor. Gölyazı’daki “Ağlayan Çınar”, ziyaretçilerine bu imkânsız aşkın ve ayrı dünyaların insanı iki aşığın hüzünlü hikâyesini anlatıyor. / Ağlayan Çınar Gölyazı / Bursa’nın aşk damlaları
“Tarihin verdiği yorgunlukla yan yatmış ulu bir çınar… Lakin yaşamaktan umudunu kesmemiş. Uzanmış öylesine bağrı yanık, yaprakları hüzün… İçi kan ağlarcasına, savaşlara, acılara, kara sevdalara tercüman olurcasına; ardında sevgi bahçesi, açamayan gonca bir gül. Önünde, oluk oluk gözyaşlarının eseri koca bir göl…” “Ağlayan Çınar”ın isim babası biyolog Mehmet Okatan, yedi asır altı satır dediği çınarın altındaki mermer levhada yazan bu şiirle özetlemiş onun hikâyesini. Gövdesinde bir aşk yemini taşıyan, ölümsüz bir aşkın yaşlı şahidi ulu çınar; mistik havası ve mitolojik efsaneleriyle bilinen...
Read moreGölyazı köyünün girişinde köprünün hemen sol tarafında yer alır. Halk arasında ağlayan çınar olarak bilinir. Hikayeye göre Rum Eleni ile Türk Mehmet’in mübadele zamanı imkansız aşkları sonucunda canlarına kıyma hikayesidir. Ağacın dibinde can veren aşıklardan dolayı bu isimle anılır.
Bayır, devamında Gölyazı güzel korunmaya çalışılmış ama tam korunamamış, araba girişine müsade edilmeyen bir yer. Tarihi doku pek dert edilmemiş bazı yeni evler arada sırada gözlemlenebiliyor.
Göl tekne turuna çıkın zevklidir. Ayrıca meydandaki papağan lukaya selam verin çok tatlı bir aral papağanı.
Çınarın detaylı hikayesi.
Çok eski zamanlarda Bursa’da göl kenarına dizili, rengarenk taş evleri olan şirin bir balıkçı köyü vardı. Köyün yarısı Rum, yarısı Türk’tü. Romeo Juliet gibi acıklı bir aşk hikayesi yaşanıyordu bu köyde. Köyün yağız delikanlısı Sarı Mehmet, güzeller güzeli Rum kızı Eleni’ye aşık olmuştu. Birbirlerini delice seviyorlardı.
Bizim Sarı Mehmet balıkçı…Rum kızı Eleni’de annesinin tuhafiye dükkanında yün satıyordu.
Aşıklar her sabah gölün girişindeki büyük çınarın altında buluşur, birbirlerini öper koklar, Mehmet balığa, Eleni’nin “Rastgelsin Mehmedim” sözleriyle çıkardı. Akşam olup gün battığında ise, Mehmet Eleni’yi çınarın altında onu beklerken bulurdu hep.
Birbirlerine sıkıca sarılır, ağacın genişçe olan dalına oturur, saatlerce konuşurlardı her gün.
Günler böyle aşk dolu geçerken ülke de itilaf devletlerince işgal altındaydı.
Mustafa Kemal Paşa gizlice Samsun’a gitmiş, işgal altındaki Anadolu’da Kurtuluş savaşını başlatmıştı.
Yunan birlikleri rahat durmuyor, İzmir’i, Bursa’yı, Trakya’yı işgal ediyorlardı. Sarı Mehmet ve Eleni’nin köyünde onca yıldır mutlu bir şekilde yaşayan Rumlar ve Türkler bundan sonra iki düşman halindeydiler.
Eleni’nin ailesi Mehmet’le görüşmesine yasak getirdi aniden.
Aşıklar ne yapıp edip bir şekilde çınarın altında buluşmaya devam ettiler yinede.
Sıcak bir günde kötü bir haber geldi köye. Mehmet savaşmak için cepheye çağrılmıştı.
Son kez çınarın altında buluştu o gece bizim aşıklar.
Öpüp kokladılar birbirlerini. Eleni hamileydi, ama Mehmet’e diyemedi.
Mehmet çınar ağacından yeşil bir yaprak kopardı Eleni’ye vermek için.
“Bu yaprak sarardığında bende eve dönmüş olacağım bekle beni sevgilim” dedi. Kopardığı çınar yaprağını Eleni’nin kulağının arkasına iliştirdi oracıkta.
Ertesi gün Mehmet cepheye doğru yola çıktı.
Eleni’de hergün kiliseye dua etmeye.
Günler aylar böyle birbirlerinden habersiz geçiyorken, Eleni’nin mavi gözlü bir kızı oldu.
Ve nihayet yurdun düşman işgalinden temizlendiği, savaşın bittiği haberi ulaştı köye. Türkler işgal edilen toprakları birer birer geri alıyorlardı.
Bu arada Eleni hergün çınar ağacının altına gidip haber alamadığı Mehmet için göle ağıtlar yakmaya devam ediyordu.
Aylar geçmişti. Savaş bittiği halde Mehmet eve hala dönmemişti. Eleni merak içindeydi.
Derken iki ülke arasında nüfus değişimi başladı. Türkiye’deki Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’da yaşayan Türkler, Türkiye’ye göçmek zorunda bırakıldı.
Eleni ve ailesi Selanik’e doğru yola koyulurken, bebeği de ateşler içinde yanıyordu. Ne yazık ki bu zorunlu göç yolculuğunda bebeğin bünyesi zayıf düşmüştü…daha fazla da dayanamadı.
Eleni bebeğini kaybedince, hayata iyice küstü.
Ve birgün… Mehmet’le ilgili o kötü haber de ulaştı Selanik’e.
Mehmet, Sakarya cephesinde savaşırken şehit düşmüştü. Eleni bunu duyunca iyice perişan oldu. Hiç düşünmeden hemen yola çıktı. Bursa’daki köyüne gitti. Çınar ağacının altına oturdu. Ortalıkta dolaşan bir köpekten başka kimseler yoktu. Mehmet’in son buluşmalarında verdiği kurumuş çınar yaprağını saçına taktı. Bir süre etrafa bakındı… Ve aniden “Elveda sevgilim” diyerek kendini iskeleden göle bıraktı.
Gözlerinden süzülen yaşlar gölün sularına karışırken tüm bunlara şahit koca çınarın yaprakları da ıslanmaya başladı. Çınar ağladıkça, bu kara sevda aşk dilden dile dolaşmaya çıktı. Çınar ağıt yaktıkça göl inledi… Bu kadersiz çiftin büyük aşkı suya yazıldı. Zamanla köyün ismi de...
Read moreGölyazı è una città fondata su una piccola penisola sul lago Uluabat. Gölyazı è stata fondata dagli antichi greci ma abbondano i resti del periodo romano. Ogni anno la città ospita la Festa della Cicogna e fino al 20° secolo Greci e Manavlar vissero insieme. Anticamente era conosciuto come Apolloniatis forse perché sono state trovate monete risalenti già al 450 a.C. , che recano il simbolo dell'ancora di Apollo L' imperatore romano Adriano visitò la città e nel periodo bizantino apparteneva alla diocesi di Bithinya , poi Nicomedia . Durante il periodo bizantino fu chiamato Theotokia. Nel 1302 il re ottomano Osman I si rifugiò nel castello dopo la battaglia di Bapheus ma si ritirò. Le rovine di Gölyazı si trovano a 3,7 chilometri a sud dell'autostrada. Alcuni resti includono:
Un'antica strada romana .
Un sarcofago e un coperchio scavati nella roccia naturale ai margini dell'antica strada, in un mausoleo di 8,5 x 8,5 metri.
La cosiddetta "Porta di pietra" nella parte più stretta della penisola e le mura della città con uno spessore di 5 metri in alcuni punti. Mi piace passare il tempo in questo posto rilassante, buon pesce,bella natura e ricco di storia!Non lontano da Bursa il posto offre passeggiate in barca, piccoli ristoranti di pesce,un platano che sicuramente ha una vita sopra i 200 anni e soprattutto bella gente!Il Platano Piangente, situato all’ingresso del villaggio di Gölyazı nel distretto di Nilüfer, a Bursa, attira grande interesse non solo da parte degli abitanti di Bursa, ma anche da quelli delle province vicine.
Considerato uno dei platani simbolo di Gölyazı – e quindi anche di Bursa – l’Ağlayan Çınar si distingue soprattutto per la sua storia. Questo platano, al quale sono stati dedicati poemi e leggende, suscita in particolare l’interesse dei visitatori più giovani. Chi si reca a Gölyazı si siede all’ombra del vecchio albero per sorseggiare un tè, mentre ascolta dagli abitanti del luogo la sua struggente leggenda.L’AMORE DI MEHMET ED ELENI
Un tempo questo villaggio, dove vivevano prevalentemente i Greci, si chiamava Apolyont. In quel periodo un giovane turco di nome Mehmet si innamorò di una ragazza greca di nome Eleni. Si incontravano sempre nella cavità di questo platano.
Durante gli anni della Guerra d’Indipendenza, iniziò lo spopolamento dei villaggi greci e l’insediamento dei turchi in quelle zone. Mehmet, vedendo i fratelli di Eleni che stavano lasciando il villaggio, chiese loro dove fosse Eleni. I fratelli, però, gli dissero di lasciar perdere e dimenticarla. Mehmet non volle arrendersi e scoppiò una lite. Yorgi, il fratello di Eleni, accoltellò Mehmet.
Ferito, Mehmet si trascinò fino alla cavità del platano. Nel frattempo, un’amica molto vicina a Eleni – anch’ella parte del convoglio in partenza – le raccontò della lite tra Mehmet e suo fratello. Eleni allora lasciò il gruppo e corse al platano. Quando arrivò, vide Mehmet morto, coperto di sangue. Disperata, si suicidò lì accanto.
Si narra che, in certi periodi (anche se le date non sono note), dal platano sgorgherebbero gocce simili a sangue. È per questo che l’albero è rimasto conosciuto come Ağlayan Çınar – il...
Read more