Phaselis… Tarih ve doğanın birbirine sarıldığı, Akdeniz’in içine doğru uzanan bir yarımadada, çamların gölgesinde saklı kalmış bir cennet. Suyu duru, sahili sıcak; çamların kokusu ile tarih taşlarının sessizliği iç içe geçiyor. Başlangıçta hesapta yokmuş gibi gelirsin, sonra her köşesinde keşfedilecek bir şeyler olduğunu anlarsın.
Antik kent kısmında limanlar, sütunlu yollar, agora, hamamlar, su kemerleri, tiyatro ve Hadrian Kapısı gibi yapılar gerçekten etkileyici. Özellikle limanın kıyısında yürüyüp, bir yandan çam ağaçlarının hafif gölgesiyle ürperirken denizin tuzlu kokusunu solumak; diğer yandan antik taşların üzerinde gezmek insanı zamanda yolculuğa çıkarıyor. Kent planlaması, yapıların denizle olan ilişkisi, yürüyüş rotaları ve sahile uzanan kalıntılar, hem fotoğrafçıların hem de huzur arayanların gönlünü fethediyor.
Koy kısmı ise cabası. İnce kum ya da küçük çakıllı sahil, sığ ve sakin deniz — çocukla gelenler için ideal. Denize girdiğiniz anda suyun berraklığı, balıkların görünürlüğü ve doğanın sessizliği insanı dinlendiriyor. Sabah erken saatlerde güneşin denizi ve antik taşları aydınlatışı, öğleden sonrasının gölgelerle oyunlar oynaması büyülü.
Ama… Her şey mükemmel değil. Phaselis’teki işletmeler beklentileri biraz yükseltmiş gibi: Fiyatlar oldukça yüksek, giriş ücretleri ve işletmelerin sunduğu hizmetlere göre bazen gereğinden fazla görünebiliyor. Tuvaletler ve soyunma kabinleri yetersiz ve bakımsız, özellikle yoğun dönemlerde hijyen açısından rahatsız edici olabiliyor. Araç park noktaları düzensiz, yönlendirme eksikliği yüzünden yoğunlukta park yeri bulmak ve girişe ulaşmak sıkıntı yaratıyor. Ve en önemlisi, kazı ve koruma alanlarında bazı ziyaretçilerin sandalyelerini koyup oturması veya kalıntılar üzerinde dinlenmesi hem tarihi dokuya zarar veriyor hem de saygısız bir görüntü oluşturuyor; bunun mutlaka engellenmesi gerekiyor.
Sonuç olarak, Phaselis kesinlikle görülmesi gereken bir yer — tarih, doğa ve deniz üçlüsünün iç içe geçtiği çok özel bir alan. Ancak güzelliğini ve değerini koruyabilmesi için bazı eksiklere de çözümler getirilmeli: tesis işletmeciliği, altyapı bakımı ve ziyaretçi disiplininin sağlanması gibi. Erken saatlerde gitmek, ihtiyaçlar için hazırlıklı olmak ve bu eşsiz mirası korumaya özen göstermek, hem sizin deneyiminizi zenginleştirir hem de Phaselis’in zamana meydan okuyan güzelliğinin sürmesini sağlar.
Not: Yaşadığım bir aksaklık sonucu çektiğim resimleri malesef kaybettim bu yüzden internetten bulabildiğim 2...
Read morePhaselis Antik Kenti'nin Akdeniz’e uzanan küçük bir yarımada üzerinde İÖ 7'nci yüzyılda Rodoslu kolonistlerce kurulduğu söylenir. Coğrafi konumu önemli bir liman kenti olduğunu gösterir. Biri yarımadanın kuzeyinde diğeri kuzeydoğuda üçüncüsü ise güneybatı kıyısında yer alan üç limana sahiptir. Phaselis’in ticari liman olduğunu gösteriyor. Ayrıca şehirde sırasıyla İÖ 5'nci yüzyılda Pers, 4'üncü yüzyılda Kayra Satrabı Mausolos ve nihayet komşu şehir Lmyra’nın Kralı Perikles’in egemenlikleri görülür. İÖ 333 yılında Büyük İskender’i altın taçla karşılamaları şehir tarihinin en renkli sayfalarından biridir. İskender’den sonra birçok kere el değiştiren Phaselis, İÖ 167’de Likya Birliği'ne üye olup birlik sikkeleri basar. Bir süre komşu kent Olympos ile korsanların talanlarına maruz kalmasının ardından İÖ 43’de Roma egemenliğine girer şehir 129’da İmparator Hadrian tarafından ziyaret edilir. Güney limandan başlayan ana caddenin girişindeki tek kemerli anıtsal taş bu ziyaretin anısına dikilmiştir.
Phaselis 1158’deki Selçuklu kuşatmasından sonra gerek depremler ve gerekse limanının işlevselliğini kaybetmesi ardından önemini kaybedip 13'üncü yüzyıl başlarından itibaren tamamen terk edilir. Günümüze çoğunlukla Roma ve Bizans dönemi kalıntıları ulaşmıştır. Bunlar şehrin ana aksını oluşturan ve kuzey-güney limanlarını birleştiren ana caddenin iki yanında sıralanır. Cadde, agora ile tiyatro arasında genişleyerek küçük bir meydan oluşturur. Meydanın güneydoğu köşesinde basamaklar tiyatro ve akropolise ulaşımı sağlar. Tiyatro küçük boyutlu tipik bir Helenistik Dönem tiyatrosu vardır. Örenyerinin girişindeki virajın sağında tapınak veya anıtsal mezar olabilecek temel kalıntılarına rastlanıyor. Kuzey limanı arkasındaki yamaç ise şehrin mezarlık alanıdır.Günümüze ulaşan en anıtsal yapı ise su kemerleridir. Şehrin ihtiyacı olan su kuzeydeki tepede yer alan kaynaktan getirilmekteymiş .Biri tiyatro karşısında, diğer ikisi güney limana giden ana caddenin sağında olmak üzere üç agora bulunur Şehrin diğer iki önemli kalıntısı ise şehir meydanındaki biri küçük diğeri büyük iki hamam kalıntısıdır. Özellikle küçük hamam kalıntıları Roma Hamamı'nın ısıtma sistemi hakkında bilgiler verir. Tarihçiler şehrin baş tanrıçasının savaşın ve bilgeliğin tanrıçası Athena olduğunu yazarlar. Henüz bulunmamış Athena Tapınağı ve diğer önemli yapıların bugün ormanla kaplı akropol tepesinde yer aldığı...
Read moreİLERİ MÜHENDİSLİK ÖRNEĞİ BİR ANTİK KENT: PHASELİS ÖRENYERİ
ÜÇ AYRI LİMANA SAHİP BİR TİCARET KENTİ
21 Eylül tarihinde ziyaret ettik, müze kartla QR kod ile giriş yaptık.Deniz çok güzel berrak bir suyu var. Konumuna mühendisliğine hayran kaldık yalnız vücudunuzun bir yerinde yara varsa balıklara yem olmaktan kurtulamıyor sunuz devamlı hareket etmek durumundasınız.
Eski Çağ'ın bu ünlü ticaret kenti, üç ayrı limana sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Bu limanlar sayesinde deniz ticaretiyle zenginleşerek, ayrıcalıklı bir konuma ulaştı. Roma İmparatoru Hadrian tarafından 129 yılında ziyaret edilen Phaselis, ileri mühendislik örneği su dağıtım sistemiyle de ünlü.
Zengin çam ormanlarının gölgesinde dinlenen bir sahilde yer alan Phaselis, M.Ö. 690'da Rodoslular tarafında koloni olarak kuruldu. Deniz ticareti kentin en önemli gelir kaynağıydı. Altın taçla karşıladığı Büyük İskender’den sonra çok kez el değiştiren Phaselis, M.Ö. 167’de Likya Birliği’ne üye olup sikkeler bastı.
Bir süre komşu kent Olympos ile korsanların talanlarına maruz kalıp, M.Ö. 43’te Roma egemenliğine girdi. Bu dönem, yeniden yapılanma ve en az üç asır sürecek refahın başlangıcı oldu.
KANALİZASYON VE DRENAJ SİSTEMİYLE DİKKAT ÇEKİYOR
Phaselis, erken dönem su ihtiyacını kuyu ve sarnıçlarla karşılarken, Roma döneminde kuzeydeki bir kaynaktan su kemerleriyle getirerek künk ve kanallarla dağıttı.
Şehrin esas kalıntıları, askeri liman ve güney limanı bağlayan ana caddenin kaldırımlarında yer alıyor. Genişliği 20 metre olan 125 metrelik caddenin kaldırımlarına üçer basamakla çıkılıyor. Ortada bir meydan oluşturan ve düzgün taşla döşenen bu caddenin altında kanalizasyon ve drenaj sistemi var.
Tiyatrosu ve üç adet agorası (meydan) olan şehrin agoralarından biri Bizans dönemine ait küçük bir bazilika kalıntısı barındırıyor. İki hamam kalıntısından küçük olanıysa, Roma hamamı ısıtma sistemi hakkında...
Read more