In this write-up, I will not talk about the historical aspects of this church. You can read about this on the internet. I will try here to shed light on a few areas that might be important to prospect visitors. I visited this church in December 2023. It is evident that this place has been well restored and works are still on-going. The garden in front of the church and its blue-water fountain are beautiful. There is a place to park your car. At garden’s level, there are toilets and a security office. I was welcomed in English and was told that the entry is free. The Church looks majestic from the outside. Although the structure of the church is sizeable, you are only allowed to access its main hall. Some of the hall internals still require further restoration works while some others are in a perfect shape. The restored small piano is impressive. There is a person there who will hand you some brochures about the church and Sille, and a very useful touristic map of Sille as well. I did not get the chance to open a discussion with him but, reading other reviews, it appears that he’s available to answer questions and give explanations if requested to do so. The church is worth visiting. If you can, spend a day in Sille and visit its numerous attractions including this church.
General note about Sille: Sille, also known as Sille Subaşı and historically Sylata, is a neighbourhood of the municipality and district of Selçuklu, northwest of Konya. To describe it practically, it is a peaceful village trying to find itself a place on the tourist attraction map. It does have some historical landmarks but seems to have been neglected in the past. You can now notice a serious effort by its Municipality to give it a new look, restore what needs to be restored, organize the streets and shopping locations, beautify the general look etc., in what seems to be a move to make it an elegant tourist destination. The efforts are noticeable and are moving in the right direction. I did enjoy a full day there and wouldn’t hesitate to visit it again if I happen to...
Read moreSille, Anadolu uygarlıkları içinde çok mühim bir yeri bulunan, kültürlerin bir arada yaşadığı özel bir mekândır. Sille, doğal siluetiyle ve bu siluetle bütünleşen tarihî izleriyle, sivil mimarîsi ve yerleşim dokusuyla, örf, adet ve gelenekleriyle, bağ ve bahçeleriyle farklı yaşam tarzına sahip bir yerleşim yeridir. MS 327 yılında Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena, Hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış, buradaki ilk Hristiyanlık dönemlerine ait oyma mabetleri görmüş, Sille’de bir mabet yaptırmaya karar vermiş ve temel atma törenine bizzat katılmıştır. Aya-Elena Kilisesi, asırlar boyunca onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait Taş Câmi başta olmak üzere câmiler, Hacı Ağa Hamamı, Subaşı Hamamı, çeşmeler, köprüler gibi Türk-İslâm eserleri de bulunmaktadır. Roma ve Bizans döneminde, Kudüs yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez olmuştur. Dünyanın en eski ve en büyük manastırlarından biri olan Ak Manastır ("Hagios Khariton Manastırı", "Deyr-i Eflâtun") burada olup yaklaşık 800 yıl kesintisiz hizmet vermiştir. Ak Manastır Konya'da yaşayan Mevlevi dervişlerince de ziyaret edilmiş ve bahçesinde küçük bir de mescit yaptırılmıştır. Karamanlı Ortodoksların mübadele öncesi yaşadığı yerleşimdir. 1923 yılında yaşanan mübadele esnasında buradaki Hristiyan inancına sahip nüfus Yunanistan'a gönderilirken, Sille'ye de Kozana ve Florina bölgelerinden Müslüman nüfus getirilmiştir. Özgün yapısı son yıllarda zarar görse de günümüzde köy ve çevresi SİT alanı olarak kabul edilip koruma altındadır. Sille, Karabuğa Dağları ile Küçük Gevele (Takkeli Dağ) arasında Sille Çayı'nın açtığı vadide yer alır. Güneydoğusundan Yazır Fayı geçen yerleşimin denizden yüksekliği 1115 metredir. Akarsulara yarılmış plato yüzeyinde bulunan Sille'nin çevresinde Küçük Gevele (1643 m), Büyük Gevele (1709 m), Kaynaka Tepe yer alır. Sille Çayı'nın Konya Ovasına ulaştığı noktada birikinti konisi bulunur. Sille, Anadolu uygarlıkları için özel bir anlam taşıyan ve tarihte kültürlerin bir arada yaşadığı ve erken Hıristiyanlık döneminin önemli bir merkezidir. İsa’dan sonra 327 yılında Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena, Hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış, buradaki ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, Hıristiyanlara Sille’de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir. Aya-Elena Kilisesi asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Kilisenin iç kapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihlidir. Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratının Sultan Mecit döneminde gördüğünü belirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır. Kilise düzgün kesme Sille Taşı ile yapılmıştır. Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmaktadır. Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartekse girilir. Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır. Kilisenin ana kubbesi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç neflidir. Kilisenin içerisinde ahşaptan, üzeri alçı süslü bir vaaz kürsüsü ile apsisle ana mekânı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir. Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz. İsa, Hz. Meryem ile havarilere ait resimler...
Read moreSille'de ilk yerleşim izleri Neolotik döneme kadar uzanır.Bugün Konya merkeze 7 km uzaklıkta,Selçuklu ilçesine bağlı bir yerleşim yeridir.Yaz aylarında Konya'nın yazlık dinlenme yeri işlevini görmüş,Rumlar ve Müslümanlar beraberce yaşamıştır.Yunanistanın Türkiye de ki Rumları Helenleştirme politikalarının sonucu olarak dost olarak yaşayan bu iki cemaatin arasına huzurluk girmiş ve Kurtuluş savaşı sonrasında bu bölgedeki Rumlarda mübadeleye tabi tutulmuştur.Sille de bulunan Büyük kilisede harap duruma gelmiştir.Geçtiğimiz yıllarda yapılan restorasyon çalışmaları sonucu Aya Eleni kilisesi eski şaşalı günlerine dönmüştür. Aya Eleni kilisesi Roma imparatoru Costantin'in annesi tarafından MS 327 yılında inşa ettirilmiş,Hıristiyanlığın ilk dönemlerine ait bir kilisedir.Fakat bu günkü yapısını incediğimizde özgün halini korumadığını,yapılan onarımlarla değişik bir plana kavuştuğunu söyleyebiliriz.Bu günkü kilise yunan haçı planlı,dört fil ayağı üzerine oturtulmuş bir kubbe ile üzeri kapatılmış bir yapıdır.yapıldığı dönemde kubbe mimarisinin ve yunan haçı planının kullanılmadığını söyleyebiliriz.Kilisenin bu günkü görünümüne 1860'dan sonraki onarımlarla kavuşmuş olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.Kilise bütün Roma,Doğu Roma,Osmanlı mimari eserleri gibi devşirme malzeme kullanılarak yapılmıştır.Bu devşirme malzeme pencere ve kapılarda açıkca görülmektedir. Üç nefli ve dört fil ayağı üzerine oturan tek kubbeli kilisenin kubbesini ortasında Pantokrator İsa ve onun çevresinde Musa,Süleyman,Davud ve Danyal peygamberlerin freksleri vardır. Kilisenin içerisinde ahşaptan üzeri alçı kaplı bir vaaz kürsüsü ve apsisle ana mekanı ayıran ahşap alçılı bir kafes bulunur.Bu görülmeye değer bir eserdir.Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda İsa,Meryem ve havarilere ait freksler bulunmaktadır. Dağın yamacında süt manastırı adını taşıyan bir manastır bulunmaktadır.Hasta ve yaşlı olmayanlara çıkmaları tavsiye edilir.Yine vadiyi oluşturan yükseltilerin üzerinde bazı kişilerin Romalıların ilk Hristiyanları hapsettiklerini söyledikleri ama bölgede ilk yerleşimin olduğu yerler olan,daha sonrada Sille de yaşayanların fazla ürünlerini depoladıkları mağaralar bulunmaktadır. Vadinin tabanında daha çok Müslümanlara ait ibadethaneler ,yerleşim yerleri,hamamlar camiler bulunmaktadır.Restore edilmiş Osmanlı hamamı ve son çömlek işçiliğinin örneklerini sergileyen imalathane görülmeye değer. Not:Gezimiz sırasında sohbet ettiğimiz bir vatandaşımız zamanında burada altmış adet kilisenin olduğunu söyledi.Bu afaki bir rakam.Sille ne kadar yer ki altmış kiliseyi buraya sığdırabilesiniz.Turizmle birlikte böyle...
Read more