Cezaevi, iki katlı ve U planıyla kesme taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiştir. Güney kısmında bodrum olmakla birlikte yapının diğer kısımlarında zemin kat ve bir de onun üstünde bir kat vardır. İçerisinde 28 adet koğuş mevcuttur. Kalenin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler ise 1568 yılına dayanmaktadır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu zindandan şöyle bahsetmiştir; "Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar." İç kalenin resmi olarak zindana dönüşmesi ise 1887 yılında olmuştur. O dönem Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa yeni binalarla birlikte bir de hamam eklemiştir. 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak kullanılmak üzere bir bina daha yapılmıştır. Sabahattin Ali, “Duvar” adlı öyküsünde Sinop Cezaevi'ni şu sözlerle anlatmıştır:[6] “Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede kaldım. Kalın duvarlara vuran suların sesi taş oralarda çınlar ve uzak yolculuklara çağırırdı. Tüylerinden sular damlayarak surların arkasında yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı.” ————
The prison was built with two floors and a U-plan using cut stone and brick. While there is a basement in the southern part, there is a ground floor and a floor above it in the other parts of the structure. There are 28 wards inside. The oldest documents regarding the use of the castle as a prison date back to 1568. Evliya Çelebi mentioned this dungeon in his travelogue as follows;
"It is a large and terrifying castle. It has 300 iron gates, giant guards, many fierce prisoners whose arms are tied to iron bars and 10 men are hung from each of their moustaches. The guards roam around its bastions like dragons. God forbid, they would not even let a bird fly from there, let alone let a prisoner escape." The inner castle was officially converted into a dungeon in 1887. At that time, Sinop Governor Veysel Pasha added a bathhouse along with the new buildings. In 1939, another building was built to be used as a children's prison. Sabahattin Ali described Sinop Prison in his story “The Wall” with the following words:[6] “I spent a long time in a prison by the sea and within walls. The sound of water hitting the thick walls would echo in the stone walls and call me to distant journeys. Sea birds that rose behind the walls with water dripping from their feathers would blink in amazement at the iron bars and...
Read moreTarih ve konum Sinop Cezaevi, Sinop Kalesi'nin içerisinde, üç yanı denizle çevrili; genellikle “Anadolu’nun Alcatraz’ı” olarak anılmıştır. 1887’de iki katlı, U planlı ve 28 koğuşlu olarak inşa edilmiş, çocuk mahkûmlar için 1939’da ayrı bir ek yapılmıştır . Deniz dalgalarının hücre duvarlarını yıkıp geçtiği o rutubetli atmosfer, içeridekiler için sürekli bir zihinsel baskı kaynağıymış .
Kaçılması neredeyse imkânsız
Yer şekli ve yapı itibarıyla kaçış çok zordu: önce dış kale surlarını, sonra yarımadayı aşıp açık denize ulaşmak gerekirdi — üstelik 300 metre dalgalarla dolu bir mesafe . Ekşi Sözlük kullanıcıları da bunu doğrulamış; örneğin:
“tarihinde sadece 3 tane firarı bulunan gördüğüm en en en iç karartıcı cezaevi.”
Ruhani etkisi ve atmosfer
Müze haline dönüştürülmüş olmasına rağmen, içeride hâlâ o soğuk, rutubetli ve sızan esinti hissediliyor. Ziyaretçiler "içeri girince özgürlüğün kıymetini bir kez daha anlıyorsunuz" diyorlar. Koğuşlarda ışık yok, dekor minimal—korku, yalnızlık ve tarihin ağırlığı hissediliyor .
Kültürel ve edebî önemi
Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Nazım Hikmet gibi isimler burada kalmış; Sabahattin Ali’nin “Aldırma gönül” şiiri bu cezaevinde doğmuş. Hatta şiirin bazı dizeleri—
“Dışarda deli dalgalar / Gelir duvarları yalar…” — bu mekanın ilhamı. Bu bile burayı sadece bir hapishaneden fazlası yapar: aynı zamanda bir hafıza mekanıdır.
Restorasyon ve mevcut durum
1997’de kapatılıp 2000’de müzeye çevrilmiş. Zaman zaman restorasyon çalışmaları görüldü—2020’den itibaren bazı binalar yenilendi . Ancak Ekşi Sözlük’te “çok bakımsız” olduğu, bazı koğuşların kilitli ve ışıklandırmanın yeterli olmadığı, ayrıca duvarların vandalize edildiği belirtiliyor .
Genel izlenim
Etkileyici ve yoğun atmosfer: Tarihin, edebiyatın ve insanlık dramının iç içe yaşandığı bir yer.
Kaçışı imkansız bir hapishane olarak adeta yaşayan bir tanık.
Tavsiyem: Tarih, edebiyat, mimari veya karanlık turizm ilginiz varsa mutlaka görülmeli. O karanlık atmosfer sizi düşündürecektir.
Ancak: Beklentiniz estetik restorasyon ya da interaktif müze deneyimi ise hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Tavsiyem:
Sabah erken saatlerde gitmek, kalabalıktan ve daha durgun atmosferden faydalanmak için ideal.
Fotoğraf çekmeden önce izinlere dikkat edin (bazı koğuşlarda hassas davet yok).
Yanınızda mutlaka su alın; duvarda esen rüzgar bazen beklenmedik şekilde sert olabiliyor.
Kısacası; Sinop Fatih Cezaevi, bir zamanlar “kaçılmaz” olduğu kadar şimdi de düşündüren bir müze. Kasvetli ama anlam yüklü. Okuduğunuz şiirlere, tanıdığınız hikâyelere bakışınızı değiştirebilir. Burayı ziyaret etmek, tarih ve insanlık hakkında konuşmak için harika bir...
Read moreLa prison de la forteresse de Sinop, était une prison d' État située à l'intérieur de la forteresse de Sinop à Sinop, en Turquie . En tant que l'une des plus anciennes prisons de Turquie, elle a été établie en 1887 dans la forteresse intérieure de la fortification séculaire située dans la partie nord-ouest du cap Sinop. La prison a été fermée en 1997 et les détenus ont été transférés dans une prison moderne nouvellement construite à Sinop. Située directement sur la côte de la mer Noire sur la partie nord-ouest du cap Sinop, la forteresse de Sinop a été construite initialement au 7ème siècle avant JC lorsque la ville a été refondée en tant que colonie grecque de la ville de Milet . Il a été agrandi et réparé plusieurs fois dans son histoire par les Perses , le Royaume du Pont , les Romains et les Byzantins . La forteresse a pris sa forme principale sous le règne du roi Pontus Mithradates Eupator en 72 av. Suite à la prise de la ville le 3 octobre 1214, Izz ad-Din Kaykaus II , sultan des Turcs seldjoukides de Rûm divisa la forteresse en deux parties en érigeant un mur dans la direction nord-sud. La forteresse intérieure d'aujourd'hui a été formée en ajoutant un autre mur dans la direction ouest-est. Depuis lors, la forteresse intérieure a également été utilisée comme chantier naval et donjon . Le document le plus ancien qui montre que la forteresse a été utilisée comme donjon remonte à 1568. Les murs de la forteresse mesurent 18 m de haut et 3 m de large. Il y a onze tours de guet de 22 m de hauteur , dont cinq ajoutées lors de la construction de la forteresse intérieure. Les établissements pénitentiaires ont été remis au ministère de la Culture et du Tourisme le 2 août 1999. La prison de forteresse est actuellement ouverte au public à des fins touristiques. Provenant de la présentation de plus en plus fréquente de la prison dans la culture populaire récente, il y a un intérêt croissant pour la visite du site. Le pénitencier historique accueille chaque année des centaines de milliers de touristes. Il est prévu de convertir les installations de la forteresse intérieure en un complexe culturel avec un musée maritime et un musée...
Read more