Külliye cami, açık türbe, hamam, mektep ve çeşmeden oluşan bir manzumedir. Yapılardan hamam ve mektep yıkılmış olup günümüze gelmemiştir. Avlu kapılarından ikisiyle caminin cümle kapısı üstündeki tarih kitâbelerine göre külliye 958 (1551) yılında yapılmıştır. Kurucusu, Kanûnî Sultan Süleyman devrinde Anadolu beylerbeyi ve kubbe veziri olan Hadım veya Tavâşî lakabı ile meşhur İbrâhim Paşa’dır. Mimar Sinan’ın eserlerini bildiren tezkirelerde adı açık şekilde belirtildiğine göre külliye bu mimarın yapılarındandır. 1648 ve 1754 depremlerinde cami büyük zarar görmüş, bu arada minaresi yıkılmışsa da müezzin mahfelinde kayıtlı 1177 (1763-64) tarihinden anlaşıldığına göre az sonra onarılmıştır. Son olarak 1933-1944 yılları arasında tamir edilen cami yeniden onarıma muhtaç hâle gelmiştir.
Geniş bir sahayı çevreleyen avlu duvarının içinde yer alan cami muntazam kesme küfeki taşı ve tuğla dizileriyle inşa edilmiştir. Yalnızca son cemaat yerine bakan cephe ile minare kesme taştandır. Cami, Türk dinî mimarisinde basit ve iddiasız bir tipin temsilcisi olmakla beraber âhenkli nisbetleri, sade ve sakin çizgileriyle güzel ve zarif bir eserdir.
Stalaktitli muhteşem bir kapı nişinin içindeki cümle kapısının geçmeli ve sedef kakmalı kapı kanatları, XVI. yüzyıl Türk ağaç işçiliğinin güzel ve değerli örneklerindendir. Son cemaat yeri pencereleri üstünde ve mihrap alınlığında ise Türk çini sanatının parlak çağına işaret eden, ender rastlanır özelliklere sahip çini panolar bulunmaktadır. Ancak batı bölümünde, camiye açılan pencere üzerinde bulunması gereken çini alınlık bugün yerinde değildir. Bu pano, İstanbul’da Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’nde bulunmaktadır.
Günümüzde son cemaat yerinin revakları alüminyum doğrama ile kapatılmış ve bir yanı kadınlar mahfili, bir yanı da Kur’an kursu olarak kullanılmaktadır. Mermerden işlenmiş olan müezzin mahfeliyle minber de taş oyma işçiliğinin güzel örnekleridir. Cami haziresinde İbrahim Paşa’nın türbesi bulunmaktadır. Hazîredeki mezarların en eskisi 1148 (1735) tarihli olduğuna göre bunlar nisbeten geç bir devirde eserin etrafını sarmaya başlamıştır. Kitâbelerde mahlası okunan şair Kandî ise Bursalı’dır ve 962’de (1555) ölmüştür. Evvelce etrafında ulu ağaçların gölgelediği geniş bir avlu bulunan bu değerli sanat eseri uzun süre bakımsız bırakılmış, ağaçların çoğu kesildikten başka etrafı ve avlusu da binalarla sarılmıştır.
Eskiden caminin yakınında yer alan mekteple çifte hamam da yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Hamamın köşesine ait ufak bir duvar parçası bugün hâlâ durmaktadır. Avlu duvarı üzerinde yer alan sivri kemerli çeşme ise kitâbesizdir. Caminin, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde 968 (1561) yılına ait uzun bir vakfiyesi vardır ki bundan eserin etrafındaki binalar ve evkafı hakkında geniş bilgi edinmek mümkün olmaktadır. Bu vakfiyeden, İbrâhim Paşa’nın Esekapısı (İsakapısı) denilen yerde bir mescid, medrese ve mektepten ibaret diğer bir küçük külliyesiyle Davutpaşa semtinde bir mektebi ve Yenikapı dışında bir kuyusu olduğu öğrenilmektedir. Bütün bu hayratının bakımı için İbrâhim Paşa Rumeli’de pek çok akar ve yer vakfetmiştir.
Bosna Sancağı'nda doğdu ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde Topkapı Sarayı Haremi'nin Baş Ak Hadım Ağası oldu. Anadolu Valisi olarak atandı ve 1544'te dördüncü vezir olarak atandı . 1548-49'da, Osmanlı-Safevi Savaşı'nın İkinci Seferi sırasında , üçüncü vezir rütbesine ulaşarak İstanbul Valisi Yardımcılığı görevini aldı . 1553'te, veliaht Şehzade Mustafa'nın Sultan adına öldürülmesinden sonra ikinci vezir olarak atandı ve o sırada Halep'te bulunan Süleyman tarafından Mustafa'nın oğullarını boğmak üzere Bursa'ya gönderildi. 1553'ten 1555'e kadar tekrar Başkent Vali Yardımcılığı'na atandı, Sultan'ın İstanbul'a dönmesinden sonra yaşlılığı nedeniyle emekli olmak zorunda kaldı. Mütevazı bir yaşam tarzı izledi ve oybirliğiyle yüksek bir itibara sahip olan birkaç Saray Haremağası arasındaydı. 1562'de Sultan I. Selim'in kızı ve Sultan I. Süleyman'ın öz kız kardeşi olan Fatma Sultan ile evlendi , ancak kısa bir süre sonra...
Read moreMükemmel bir mimariye sahip camidir. Gerek iç eko {ses yankısı} öyle ki ; günümüzde halen camide mikrofon & hoparlör sistemi bulunmamakta, gerekse serinlik nede olsa mimar Sinan'ın eseri. Tarihimizde bir başka mimar daha yoktur ki onun kadar çok ve güzel eserler versin. Büyük usta Mimar Sinan’ın Silivrikapı Cambazhane mahallesinde yer alan ve Silivrikapı Caddesi boyunca uzanan Hadım İbrahim Paşa Camii’de bu eserlerden biridir yalnızca.
1551 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden lakabı gibi “hadım” olan İbrahim Paşa tarafından yaptırılan cami, bir külliyenin etrafına inşa edilmiş aslında. Geniş bir dış avlu içindeki külliye binalarından, günümüzde mermer ve üstü açık İbrahim Paşa Türbesi, camiin solundaki hamamın ve mektebin bazı kısımları ve sivri kemerli çeşme kalmış geriye, camii ile birlikte.
Ezanın vaktine pek bir ehemmiyet gösteren İbrahim Paşa o dönemlerde sırf bu iş için bir ev vakfetmiş, içine kum saatleri koydurmuş ve bu saatleri özel makaralarla hareket ettiren bir kişinin de evde devamlı bulunmasını sağlamış.Ezan vakti gelince dikili direklere vurularak müezzin haberdar edilip ezanın zamanında okunması sağlanırmış.
Caminin etrafını çevreleyen avlumuntazam kesme taşlarla yapılmış olup üç giriş kapısı bulunmakta. Silivrikapı Caddesine açılan sol kapı üstünde girift bir sülüs ile halinde şu kitabe bulunur:
Yaptı İbrahim Paşa bu mualla camii
Yümünle sali sürür encamda
Kılarla icma-i ümmet taki beş vakit eda
Kıluben tahmidü tebihi sabahü şamda
Kadiyi Dai dedi itmamının tarihini
E oldu izazile bu mabed şeref eyyamda.
Avlu kapısından içeri girdiğimizde tamir görmüş sekizgen, mermer sütunlu şadırvanı görürüz. Caminin minaresi de 1648 ve 1753 depremlerinde hasara uğramış bir kısmı yıkılıp duvarları çatlamış ve cami ile birlikte 1763 -1764 ‘de tamir görmüş. 1933 ve 1934 yıllarında da esaslı bir tamir geçiren cami 2007’de de bir bakım ve onarımdan geçirilmiş.
Cami bizleri mermer sütunlar üzerine beş kubbeli son cemaat yeri ile karşılarken ortadaki kubbenin daha yüksek ve yivli olduğu çeker dikkatimizi. İki taraftan hafifçe taşan son cemaat revakının batı köşesinde minare, doğu köşesinde küçük bir mekan yer alır. Bugün alüminyum çerçeve ile kapatılan bu bölümün sol tarafı kız kuran kursu, sağ tarafı ise kadınlar mahfili olarak kullanılmakta.
Caminin cümle kapısı çift kanatlı olup oyma ve sedef işçiliğini kemik ve fildişi ile yapılan hendesi şekil ve çiçekli süslemelerin en güzel örneklerinden birini sunar bizlere. Kapının sağ kanadının üstünde sülüs ile “Allahumeftahli ebvâbe rahmetike” sol kanadında ise “Allahumme inni es’eluke min fadlike” yazıları bulunur.
Böylesi güzel kapıdan geçerek içeri girdiğimizde kare planlı, istiridye biçiminde yivlenmiş tromplarla tek kubbeli, yanlara ve girişe doğru derin dikdörtgen nişlerle genişletilmiş ana mekan karşılar bizi. Kubbe kasnağında 16 pencere görürüz. Kubbenin ortasında da daire içerisinde sülüs hat ile “Fatiha Suresi” yazmakta. Kapı ve pencere söveleri mermerden olan cami 38 pencere ile aydınlatılmakta.
Caminin mihrap, minber ve müezzin mahfili mermerden. Mihrabınüzerindeki yarım daire, nakışlı ve tamamen çinilerle süslü. Minber ve minber korkuluğu da mermer işçiliğinin eşi bulunmaz şaheserleri arasında hiç kuşkusuz. Minber kürsüsü ise ahşaptan.
İnce işçilik yapının tüm ayrıntılarında gösterir kendini; gerek çini gerek kalem işi süsleme detayları dönemin en iyi örneklerinden olup plan şeması ile de sekiz dayanaklı camilerin öncüsü olan İbrahim Paşa’nın bu güzel camiini görmek isterseniz Kocamustafapaşa son duraktan yürüyerek veya Yedikule’den sonra İstanbul surlarının batısındaki ikinci kapı olan Silivrikapı’dan geçerek...
Read more/////——Hadım İbrahim Paşa Camii——\\
İstanbul'un Silivrikapı semtinde bulunan Hadım İbrahim Paşa Camii, Osmanlı İmparatorluğu'nun ünlü sadrazamlarından Hadım İbrahim Paşa tarafından 16. yüzyılda yaptırılmıştır. Mimar Sinan'ıneserlerinden biri olan bu cami, klasik Osmanlı mimarisinin sade ve dengeli örneklerinden biridir.
—Önemli Özellikler— Mimari Yapı: 1551 yılında inşa edilmiştir ve Mimar Sinan'ın "kalfalık dönemi" eserlerindendir. Tek kubbeli anayapıya sahiptir. Kubbe, pandantiflerle desteklenir ve caminin dış görünümünde sadelik ön plandadır. Üç gözlü son cemaat yeri (revak) ve kesme taş işçiliği dikkat çeker. İç mekanda İznik çinileri ve dönemin karakteristik hat sanatı örnekleri bulunur.
Külliye Yapıları: Cami ile birlikte bir medrese, türbe ve çeşme inşa edilmiştir. Ancak bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır. Medrese, Osmanlı eğitim sisteminin klasik örneklerinden biri olarak tasarlanmıştı.
Tarihi Önemi: Hadım İbrahim Paşa,Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520–1566) sadrazamlık yapmış ve "Hadım" (hadım edilmiş) lakabıyla bilinen önemli bir devlet adamıydı. Bu unvan, sarayda yüksek mevkilere ulaşan hadımların siyasi gücünü sembolize eder. Cami, paşanın hayırseverliğini ve dönemin devlet adamlarının sosyal sorumluluk anlayışını yansıtır.
Konum: İstanbul'un Fatih ilçesinde, Silivrikapı semtinde ve Theodosius (İstanbul) Surları'na yakın bir konumdadır. Bölge, Bizans ve Osmanlı dönemlerinin izlerini bir arada taşıyan tarihi bir dokudadır.
Mirası ve Günümüzdeki Durumu: Cami, Mimar Sinan'ın erken dönem eserlerindendir ve klasik Osmanlı mimarisinin temel prensiplerini yansıtır. Türbe bölümünde Hadım İbrahim Paşa'nın mezarı bulunur, ancak medrese gibi diğer yapılar zamanla yok olmuştur. Günümüzde aktif bir ibadethane olarak kullanılan cami, İstanbul'un az bilinen ancak tarihi değeri yüksek saklı hazinelerinden biridir.
Ziyaret İçin Notlar: Silivrikapı'nın dar sokakları arasında yer alan cami, surlara yürüme mesafesindedir. Sessiz ve mütevazı atmosferiyle Osmanlı'nın sivil mimarisini keşfetmek isteyenler için ideal bir duraktır.
{Bilgiler...
Read more