Üsküdar Valide-i Atik’te, Çinili Cami Sokağı, Toptaşı Meydan Sokağı, Valide-i Kahyası Sokağı ve Tekke Önü Sokağı arasında kalan Valide-i Atik Külliyesi içerisinde bulunan Valide-i Atik Cami, 1570-1583 yıllarında Sultan II. Selim’in eşi ve III. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan tarafından tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. 6 Aralık 1583’te Valide Sultan vefat etmiş ve bu tarihten 39 gün sonra, caminin ikinci yapımı başlamıştır. Cami, 26 Şubat 1589 tarihinden sonra ibadete açılmıştır. Cami hariminin ikisi yanlarda, biri cephede olmak üzere üç giriş kapısı vardır. Kuzey cephesinden dış revak ve dış revağın içine gömülmüş olan beş birimli son cemaat yerinden geçilerek camiye girilmektedir. Kemerin üzerinde yer alan ta’lik hatla yazılı 1583 tarihli manzum kitabesi şöyledir:
Nurbânu o zât-ı pür ismet Tarafı hayra eyleyüb niyyet Etdi bu mâbed-i latif-i bina Habbeza re’yi ahsenü ziba Eser-i hassıdır bu hayrı güzin Oldu tarih zehi behişti berin 991 (1583)
Caminin iki uzun minaresi tek şerefeli olup kesme taştan yapılmıştır. Kare planlı kaidelere, üçgen yüzeylerden oluşan kürsülere, çokgen gövdelere ve peteklere sahip olan minareler XVIII. yüzyılda, muhtemelen 1765 depreminde, doğudaki kaidesine, batıdaki de şerefesinin altına kadar yıkılmış, o dönemde revaçta olan barok üsluba uygun detaylarla yeniden inşa edilmişlerdir. Üsküdar’da ilk defa, 1722 tarihinde bu minareler arasında mahya kurulmuştur. Sağdaki minarenin dibindeki Hızır(a.s.)’ın görüldüğü söylenen yer, bugün de birçok kimsenin ziyaret ettiği yerdir. Harimin ilk inşa döneminden kalan orta bölümü yaklaşık 13 metre çapında bir kubbe ile örtülüdür. Yapının gerek dış görünüşüne gerekse iç mekânına hâkim olan bu merkezî kubbe güneyde ve kuzeyde ikişer duvar pâyesine, batıda ve doğuda birer kahverengi somaki sütuna oturan altı adet sivri kemerle taşınmaktadır. Merkezi kubbe ikisi batıda, ikisi doğuda, biri de güneyde olmak üzere toplam beş yarım kubbe ile takviye edilmiştir. Harim kıble yönündeki iki duvar pâyesi arasında, bir yarım kubbe derinliği kadar ileriye doğru geniş tutulmuş, bu şekilde güney duvarının ortasında mihrabı barındıran ve üstü bu yöndeki yarım kubbe ile örtülü olan bir çıkıntı elde edilmiştir. Kemerciklerle donatılmış korkulukların sınırladığı mahfiller, harimi batı, doğu ve kuzey yönlerinde kuşatmaktadır. Mahfillerin güneybatı kesimi hünkâr mahfiline dönüştürülmüş ve sonradan yapılan ahşap çıkmalarla genişletilmiştir. Beden duvarlarında yetmiş üç, yarım kubbelerin eteklerinde yirmi üç, merkezi kubbenin kasnağında on sekiz tane olmak üzere toplam 114 pencereden ışık alan harim son derece ferahtır. Caminin iç mekanının sağ tarafındaki ahşap hünkâr mahfili XIX. yüzyıl yapısıdır. Caminin birinci avlusuna açılan ahşap kapısının üzerinde iki sütunun taşıdığı bir çıkma, önünde ise iki basamakla çıkılan mermer bir sahanlık bulunmaktadır. Buradan bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Caminin güneybatı köşesindeki kubbeli birimin altına rastlayan hünkâr mahfili ile bağlantılı olan üst kat, padişah ve maiyetinin dinlenmelerine mahsus mekanlardan meydana gelmektedir. Mahfilin harime bakan ve orta yerinde kavisli bir çıkma yapan, baroğun bütün özelliklerini sergileyen kafesler sıralanmaktadır. Mimar Sinan’ın hemen bütün eserlerinde olduğu gibi Valide-i Atik Cami’nde de nispetlerin ahengi ile anlam kazanan cephelerde süsleme yok denecek kadar azdır. Buna karşılık iç mekanda oldukça zengin bir süsleme programının uygulanmış olduğu görülmektedir. Tezyinat unsurları içinde öncelikle, caminin inşa edildiği dönemde en parlak çağını yaşayan İznik çiniciliğinin gerek kalite ve teknik gerekse renk ve kompozisyon açısından çok başarılı örnekleri olan panoları zikretmek gerekir. Camide mihrap duvarı, son cemaat yeri pencere alınlıkları XVI. yüzyıl ikinci yarısına ait sıraltı tekniğinde İznik çinileriyle tanzim edilmiştir. Kubbede, kemerlerin iç yüzeylerinde ve pandantiflerde yer alan ve rûmî, palmet, şakayık gibi klasik süsleme unsurlarını ihtiva eden kalem işleri ile koyu kırmızı zemin üzerine açık kırmızı boya ve yaldızla yapılmış, tezhip denilebilecek...
Read moreMimar Sinan’ın tasarlamış olduğu cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, dârülhadis, dârülkurrâ, imaret (aşhane, tabhâne, kervansaray), dârüşşifâ ve hamamdan oluşan yapılar topluluğu Toptaşı semtinde ve bugün kendi adını taşıyan mahallede, kuzeyi Çavuşderesi vadisine doğru alçalan çevreye hâkim bir yamaç üzerine kademeli olarak yerleştirilmiştir. Külliyenin merkezini oluşturan cami-medrese grubu ortada yer almakta, caminin kuzeyinde şadırvan avlusu, avlunun bitişiğinde de daha alçakta kalan medrese bulunmaktadır. Caminin güney yönünde zamanla bir hazîre teşekkül etmiştir. Batı yönünde ve Kartal Baba caddesinin öbür yakasında, birbirlerine bitişik olan fakat kendi içlerinde bağımsız birimler oluşturan dârülkurrâ, dârülhadis, dârüşşifâ ile aşhane, tabhâne ve kervansarayı içine alan imaret bulunmaktadır. Bunların işgal ettiği yapı adasını kuzeyde Helvacı Ali, güneyde imaretin sokakları, batıda da Toptaşı caddesi çevrelemektedir. Adanın doğu kanadına, Kartal Baba caddesine paralel uzanan dârülhadis ile bu yapının güney ucuna bitişen dârülkurrâ, arkada daha alçakta kalan batı kesimine de imaret ile dârüşşifâ yerleştirilmiştir. Bu binaların kuzeybatısında Toptaşı caddesinin arkasında hamam, cami-medrese grubunun güneyinde ve Çinili Cami sokağının öbür yakasında sıbyan mektebi, doğudaki Tekkeönü sokağının üzerinde ise tekke müstakil yapılar olarak yükselmektedir. Cami, medrese, tekke, imaret ve dârüşşifânın duvarları kesme küfeki taşı ile örülmüş, sıbyan mektebi, dârülkurrâ, kervansaray ve hamamda ise bir sıra taş, bir sıra tuğla örgü tercih edilmiştir. Duvarların yanı sıra diğer taşıyıcılardan pâyeler de kesme küfeki taşı ile örülmüş, sütunlar ve başlıklar ise beyaz mermerden yapılmıştır. Üst yapıyı oluşturan kubbe ve tonozlarda örgü malzemesi olarak tuğla kullanılmış, üzerleri kurşunla kaplanmıştır. Pencereler, klasik Osmanlı üslûbundaki düzene uygun olarak iki sıra, caminin bazı duvarlarında ise üç sıra halinde tertip edilmiş, alttakiler dikdörtgen açıklıklı beyaz mermer söveler ve lokmalı demir parmaklıklarla, üsttekiler de sivri kemerli açıklıklar ve çift cidarlı revzenlerle teçhiz edilmiştir. Caminin son cemaat yeri revakında görülen mukarnaslı başlıklar dışında külliyedeki bütün sütun başlıkları baklavalı tiptedir. Kemerlerin ise tekke revakındaki kırık kaş kemerler hariç tamamı sivri kemerdir. Kapı sövelerinde, şadırvan haznelerinde ve daha bazı detaylarda yapı malzemesi olarak beyaz mermer...
Read moreNurbanu Valide Sultan legacy.👌Arhitect Sinan. With Nurbanu (and not with Hürrem Sultan) started "the Sultanate of Women". 😁 Like the kings in Europe, the sultans didn't lead the family members on the last road. Murad III, the son of Nurbanu and Sultan en titre of the Ottoman Empire, broke this protocol. Out of respect for his mother, he led the funeral procession of the beautiful, either Venetian or Greek, woman. It is said that the Venetian Cecilia Venier Baffo (if she was), was captured by the corsair Barbarossa, and sold on the slave market in Constantinople. Some argue that she was Venetian because she greatly favored the Venetians and not the Genoese. And she did it to such a great extent, that it seems she was poisoned by the Genoese. 🤷♀️🤷♀️🤷♀️ Perhaps it is true, and she was Cecilia...
Read more