Selçuklu Uygarlığı Müzesi aslında bir hastane. Akıl ve ruh hastalarının da tedavi edildiği bir şifahane ve bir medrese olarak Gevher Nesibe Hatun adına inşa edilmiş. Gevher Nesibe Hatun, Kayseri’nin tarihinde iz bırakmış, meşhur kadınlardan biri. II. Kılıçarslan’ın kızı ve I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kardeşi olan Gevher Nesibe Hatun’un acıklı bir aşk hikâyesi var. Rivayete göre, kahraman bir kumandanın güzel ve narin sultan Gevher Nesibe’ye gönlü düşer. Gevher Nesibe de onu sever. Kumandan ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev’den onu ister. Keyhüsrev ise kızı vermez ve kumandanı savaşa gönderir. Savaşı kazanması halinde kızı vereceğini söyler. Genç komutan savaşta yaralanır ve bir süre sonra ölür. Gevher Nesibe Sultan onun ölüm haberini alır, çok üzülür ve üzüntüsünden hastalanır. O dönemde çaresi olmayan vereme yakalanır. Gıyaseddin Keyhüsrev kız kardeşinin hastalığına kendisinin sebep olduğundan vicdan azabı duyar. Kız kardeşini ölüm döşeğinde ziyaret eder. Ondan helallik alıp bir dileği olup olmadığını sorar. Gevher Nesibe Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'e, "Ben devasız bir derde düştüm, kurtulmama imkân yok, artık ahiret yolcusuyum. Öyle bir bimarhane yapasınız ki, hem sözlüm kumandanın kılıç yaralarını, hem de benim gönül yaralarımı çekecek olanları tedavi etsin. Bu şifahanede ünlü hekim ve cerrah yetiştirsin. Burada kimseden bir kuruş para alınmasın. Burası benim adıma bir vakıf olsun.” Ağabeyi onun son isteğini yerine getirir. Genç kızın mal varlığıyla onun adına yapılan hastane, aynı zamanda ruh hastalarının da tedavi edildiği önemli bir merkez olur. 13. yüzyıl başında Tıp Medresesi ve Şifahane olarak yapılan Çifte Medrese 1839 yılına kadar hastalara şifa dağıtır. Günümüzde Kayseri üniversite hastanesine bu hikâyenin kahramanı Gevher Nesibe Sultan’ın adı verilmiş.