Bursa’yı fetheden Orhan Bey, babasının vasiyetini yerine getirerek onu Gümüşlü Kümbet denilen binanın içine defnetmiştir. Burada bulunan manastır kompleksinden bir kısmı Orhan Medresesi, bir kısmı da fetih camisi olarak Orhan Camii’ne dönüştürülmüş ve asırlarca burası Kaleiçi Orhan Camii olarak hizmet vermiştir (depremde yıkıldıktan sonra kitâbesi Şehâdet Camii’nin doğu duvarına konulmuştur). Orhan Gazi de vefatında bu manastırın bir kısmına gömülmüştür. Büyük bir ihtimalle burası camiye dönüştürülen mekândı. Bursa kadı sicillerinde mevcut bu binaya ait bazı inşaat ve tamirat belgelerinden türbe ile caminin yan yana olduğu sonucu çıkmaktadır. Bu türbeye de Osman Gazi Türbesi’nde olduğu gibi ayrı vakıflar bağlanmıştır.
Bursa’yı yerle bir eden 1855 depreminde türbe tamamen yıkılmıştır. Şimdiki binanın kitâbesi yoksa da Osman Gazi Türbesi ile birlikte 1863’te Sultan Abdülaziz tarafından inşa ettirildiği bilinmektedir. 16,80 × 16,80 m. ebadındaki binanın duvar kalınlığı 1,30 metredir. Mermer söveli ve dilimli kemerli kapıdan girilen yapının, Bursa’daki I. Murad Hudâvendigâr ve II. Murad’ın türbelerinde olduğu gibi birbirine kemerlerle bağlanmış dört sütun üzerine oturan küçük bir kubbesiyle etrafında beşik tonozla örtülü dehlizi vardır. Osman Gazi Türbesi’ndeki barok volütlü süslemeler burada sütun başlıklarında diziler halinde görülür. Yuvarlak kemerli pencereler mermer söveli ve demir şebekelidir. Kare mekân her kenarda üç, kapı tarafında iki pencere ile aydınlatılmakta, Hereke kumaşından yapılmış perdeler son derece basit görünen iç mekânı biraz güzelleştirmektedir. Sivri kemerlere oturan pandantifli kubbenin içi kalem işleriyle kartuşlar şeklinde süslenmiş, pandantifler ve pencere alınlıkları iri barok motifleriyle tezyin edilmiştir. Orhan Gazi’nin yeşil çuha pûşî-deli sandukası pirinç şebeke ile çevrili olup sandukanın üzerinde beyaz kandilli, mavi kristal bir avize asılıdır. Türbedar odasının olmayışı, pencere şebekelerinin basitliği, sanduka pûşîdesinin sadeliği, küçücük avizesi ve kitâbesiz oluşuyla Osman Gazi’nin türbesine nazaran çok daha sade bir görünüm arzetmektedir. Osman Gazi Türbesi’nde olduğu gibi bu binanın girişinde de iki sütunçeli bir sundurması ve dikdörtgen bir giriş holü olduğu eski resimlerinden belli olmaktadır. Türbede Orhan Gazi’nin sandukasından başka yirmi sanduka daha vardır. Pirinç şebeke içinde ortada yer alan Orhan Gazi’nin sandukası mermer kaide üzerinde, diğerleri tuğladan örülmüş mermer görünümlü setlerdedir. Orhan Gazi, eşi Nilüfer Hatun, Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Kasım, Yıldırım Bayezid’in kızı Fatma Sultan, Cem Sultan’ın oğlu Abdullah ve II. Bayezid’in oğlu Şehzade Korkut’un dışında diğer kabirlerin kimlere ait olduğu bilinmemektedir. Kadı sicillerinde yer alan belgelerden, önceki binanın üzerinin birden çok kubbeyle örtülü olduğu anlaşılmaktaysa da yeni bina tek kubbeli olarak yapılmıştır. Eski yapıdan sadece antrolak motifleri ve pano bordürleri gibi döşeme mozaik parçaları...
Read moreEşimle 1 günümüz Bursa'da nasıl geçti? Önce Tophane'de Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin kabrini ziyaret ettik. Saat kulesini iyice gezdik, fotoğraflarımızı çektik, şehir manzarasını seyrettik. Tam çıkarken Osman Gazi'nin kabrinin önünde saygı nöbeti tutan askerlerin nöbet değişim vaktine denk geldik, onu izledik, çok güzeldi. Tophane'den çıkıp Üftade hazretlerinin kabrini ziyaret ettik, camiyi gezdik. Sonra Mevlevihane tabelasını takip edip Mevlevihane'ye ulaştık. Restorasyonu beğendik. Mevlevihane içindeki müzeyi gezdik. Balmumu heykelleri, kıyafetler, tesbihler ve bir çok şahane eserin bulunduğu müze görülmeye değer. Sonra öğle vaktini Ulu Camii'de kılmak için koyulduk yola. Ulu Camii içindeki şadırvanı ile, büyük hat levhaları ile, büyüleyici atmosferi ile insanı bambaşka diyarlara taşıyor. Ulu Camii'den sonra çarşı içinde soluklanabileceğimiz bir yer arayışına girdik. Büyüleyici kapısından içeri girdiğimiz Koza Han çok kalabalık olduğu ve oturacak yer bulamadığımız için hemen hızlıca bir turlayıp hemen karşısında bulunan Fidan Han'a geçtik. Burası da aynı güzellikte olmakla beraber daha sakindi. Burda fincanda pişen isli kahvemizi içip tekrar yola koyulduk. Çokça övülen Mahir Usta'nın pideli köftesini denemek için Yeşil Pideli Köfte'ye vardık. Burda hem pideli köfte hem de islender denedik. Gerçekten de övüldüğü kadar varmış, çok lezzetliydiler. Karnımız da duyduğuna göre gezmeye devam edebiliriz. Tarihi Irgandı Köprüsünün üsten geçerken el sanatları atölyelerini ziyaret ettik. Köprünün altına inip fotoğraf çekinmeyi de ihmal etmedik. Rotamızı Yeşil Türbe'ye çevirdik. Türbeye varmadan ikindi ezanı okununca önce Yeşil Camii'ye girdik. Eşsiz çinilerle süslenmiş mihrap bizi bizden aldı. Ters T şeklinde eski Osmanlı mimarisi ile yapılmış caminin içindeki şadırvanı da dışındaki şadırvanı da çok beğendik. Mermeri öyle sanatlı bir şekilde oymuşlar ki hayran kalmamak ve hayret etmemek mümkün değil. Namazı eda ettikten sonra Yeşil Türbe'ye geçip medfun Sultan Mehmet Çelebi'yi ziyaret ettik. Yeşil Türbe içindeki mihraptan gözlerimizi alamadık. Günün yorgunluğu üstümüze çökerken Emir Sultan Hazretlerini ziyaret için yolumuza devam ettik. Emir Sultan Hazretlerinin kabrini ziyaret ettik, duamızı okuduk ve caminin hemen yanında bulunan banklara oturarak şehir manzarası eşliğinde güzel günümüzü değerlendirip kendimizi dinlenme...
Read moreORHAN GAZİ KİMDİR?
Orhan Bey, 1281 yılında Söğüt’te dünyaya geldi. 1326 ile 1359 yılları arasında beylik yapmıştır.Babası Osman Gazi’den 16.000 km² olarak aldığı devleti, oğlu I. Murad’a 95.000 km² olarak bırakmıştır.
Osmanoğullarının en uzun ömürlüsü olan Orhan Bey’in çocukluğu ve gençliği bilinmemektedir. Nasıl yetiştiği, nasıl eğitim aldığı, hatta okur yazar olup olmadığı bilinmemektedir. Osmanlı tarihlerinde adının ilk geçişi 1298’de Nilüfer Hatun (Yarhisar Tekfuru kızı Holofira) ile evlendirilmesi nedeniyle olmuştur. 1300’de Köprühisar’ın fethinde bulunmuş ve Karacahisar uç beyliği verilmiştir. Osman Bey oğlunu emir-i kebir (beylerbeyi) rütbesi ile küçük beylik ordusuna komutan atamış ve bundan sonraki babasının her askerî eylemine katılmıştır.
Orhan Bey’in beylik yıllarının ilk dönemi Anadolu’da fetihlerle geçmiştir. Beyliği sırasında bütün diğer Anadolu beylikleri gibi İran’da kurulu İlhanlılar’ı metbu sayıp yıllık vergi ödemekte devam etmiştir. Diğer yandan da Bizans topraklarına yönelik akınlar ve fetihlerle Osmanlı Beyliği daha güç kazanmıştır.
Orhan Bey 1321’de Mudanya’yı fethederek beyliğini Marmara Denizi kıyısına ulaştırmıştır. 1323 yılında Gebze de kendi adında camii yaptırmıştır. 1321 ve 1326’ya kadar Gazi komutanlar emri altında Osmanlı beylik birlikleri beylik sınırlarına sevkedilmiş; Konur Alp Batı Karadeniz dolaylarına, Akça Koca İzmit dolaylarına, Abdurrahman Gazi Yalova (Yalakabad) dolaylarına akınlar yaparak Yalova, Akyazı, Mudurnu, Pazaryeri (Ermenipazarı), Sapanca (Ayangölü), Kandıra, Samandra fetihleri yapılmıştır.
Karesi Beyliği’ndeki hükümdarlık kavgasında arayı bulmak amacıyla, önce 1342 senesinde Ulubad, Karacabey (Mihaliç) ve Kırmastı kalelerini feth etmiştir.
Sonrasında ise, önemli bir askeri kuvvetle 1345 senesinde Karesi Seferi’ne çıkmıştır. Böylelikle Karesi Beyliğine ait geniş topraklar ve Balıkesir, Manyas, Edincik ve Erdek kentleri Orhan Gazi...
Read more