Üzülerek yazıyorum. Mehmed Akif merhuma atfedilen bugünkü evin aslıyla katiyyen ilgisi yoktur. Sadece yer olarak belki.. Çünki 1969 yılında Hacettepe Üniversitesi hunhar bir genişleme histerisiyle asıl evi temeline kadar yıkmıştı. O tarihte gelip fotoğrafladım. Bizim Anadolu isimli İstanbul'da çıkan günlük gazetede yayınladım. Ben o evin, Tacüddin Sultan Camiin bulunduğu sokaklarda doğup büyüdüm. O ev altı eşek ahırı olarak kullanılan, üstünde ise insan ikâmet ettiği belli boş, kalın kerpiç duvarlı harap bir yapı idi. Mahalledeki herkes orada Akif merhumun kaldığını bilir, perişan haline üzülürdü. Biz bile oynarken gölgesinde çocuk halimizle eve zarar vermemek için saygılı titiz olurduk. Lise çağlarımda eve girdim. Üst kata ahşap bir merdivenle çıkılırdı. Zaten çevredeki diğer mütevazi evler de aynen böyle altı eşek ahırı, üstü iki oda mutfaktan ibaret olurdu. Nohut oda, bakla sofa misali.. O tarihte halâ yer yer dökülmüş birkaç eski katı görünen kireç badanası duruyordu. Bu sıvaların bir kısmında "İstiklâl Marşı"nın İslâm harfleriyle ama soluk, zor okunabilen bazı mısraları vardı. Ve asıl baha biçilemez olan bu duvardı. Hunhar yıkımda yerle bir oldu. O sene TBMM'deki bütçe görüşmelerinde Osman Yüksel Serdengeçti merhum, Prof. Doğramacı'yı yaptıklarından dolayı sert dille tenkid etti. Kendisine verdiğim bilgileri kürsüden dile getirdi. Üniversite'ye bütçeden ayrılacak ödeneğin yapılan tahribat giderilmediği takdirde verilmemesini söyledi. Konu böylece daha geniş kapsamlı olarak basının da gündemine girmiş oldu. Doğramacı açıklama yaparak, kendilerini affettirmeye çalışacaklarını söyledi. İşte ondan sonra bugünkü "ev" inşa edildi. Yani aslının restoresi falan gibi birşey yoktur çünki temeline kadar yıkılmış bir durumdaydı. İçi eski Ankara usulü döşendi. Merhumun fotoğrafları asıldı. Birtakım kap kacak konuldu. Fakat bunlarının hiçbirisinin Akif Merhum'la hiçbir ilişkisi yoktur. Tamamen düzenlemedir. Yazmazsam, Merhum'un hatırasına hürmetsizlik içinde bir suskunlukla geçip gideceğimi düşündüm. Benim yaşım 72. Elbette olan olmuştur amma gelecek nesillerin de bilmesi gerekir. Bakî olan kubbede bir hoş sadadır; Akif merhum her ne kadar "Sessiz yaşadım kim beni nereden bilecektir" dese de İstiklâl Marşı'ndaki gür sadası ile biiznillah ilelebed bilinecek, rahmetle yâd edilecektir. .......... Bu satırları yazıp bitirdiğimde, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhtarlarla yaptığı toplantıda şunları söylediğini okudum: "Akif, İslam'ı ve Türk milletini Anadolu'nun o çoraklaşmış topraklarına gömmek isteyenlere karşı başlattığımız İstiklal Harbi'ni de yakından takip ediyordu. Büyük Millet Meclisi, İstiklal Harbimizi ebedileştirecek bir marş için arayışa girdiğinde bu görev ısrarla ve özel olarak Akif'e verildi. Şu anda müze olarak milletimize hizmet veren Ankara Hamamönü'ndeki Taceddin Dergahı'na kapanan Akif, dünyadan ilişkisini keserek adeta münzevi bir hayat içerisinde sabırsızlıkla beklenen şiirini 10 gün içinde bitirir. 12 Mart 1921 tarihinde Mecliste coşkuyla her mısrası alkışlarla kesilerek, gözyaşları içinde kabul edilen bu marş öyle sıradan bir şiir, sıradan bir metin değildir." Cidden böyle bir tarih şuuru olan bir Cumhurbaşkanı'na sahip olduğu için ülkemiz gurur duyabilir. Konuşmanın bir detayına dikkatinizi çekmek istiyorum. Erdoğan, "TBMM" demiyor "Büyük Millet Meclisi" diyor. Çünki tarih 1921'dir ve henüz ülke Batılıların (Özellikle İngilizlerin Turkey diyerek) kendisine taktığı "Türkiye" ismini almamıştır. Bu o kadar önemli ki; halâ şu yanlış yapılıp durur: "23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı" Hayır ogün "TBMM" açılmadı. Meclis-i Mebusan'ın devamı olan "Büyük Millet Meclisi" açıldı. Teşekkürler Sayın Recep Tayyip Erdoğan, inşallah İstiklâl Marşı da layık olduğu bestesine sizin...
Read moreMehmet Akif Ersoy, the composer of the Turkish national anthem, is one of the most prominent poets ever in Turkish history. A vet by profession, his firm islamic faith, love for Holy Prophet Muhammed SAW and total belief in Allah guided his national patriotism and relentless service to the people of Anatolia and beyond. This burning love in him is vividly seen in every rythm and line of his poems. This house in Altındag locality of Ankara, exhibits his way or style of living. His simple life is extraordinarily...
Read moreMehmet Akif Ersoy Evi Museum is one of the places that must be seen as it has traditional Ankara Houses view inside. Mehmet Akif Ersoy is the writer of Turkish National Anthem. The house represents his life. It is in Hamamönü area and this way it is easy to access. You can take buses or you can take metro (Ankaray) and get off at a close stop. Entrance to the house is free. The house has two floors. You can clearly see kitchen, bedroom and...
Read more