It's worth visiting this museum because it has some political significance, which is still pertinent to the current situation in Turkey. This prison hosted some of the prominent Turkish writers, journalists, playwrights, politicians along with other real and perceived criminals. The prison therefore is known for its political prisoners.
While the building is of the 20th century it may not be attractive historically. It mainly draws an interest in the conditions the prisoners lived in while being held there.
The museum allows its visitors to see the wards of different sizes and categories. Some wax statues are placed at some spots to depict a realistic view. Visitors can experience hearing shouting voices from torture rooms and the tiny meeting rooms as well as bunk beds and even the hamam.
It was nice to see some of the belongings of prisoners preserved for visitors as well as newspaper articles and letters of those times as evidence of high profile imprisonment cases and political battles.
The tickets are fairly priced. As of June 2025 the adult...
Read moreA worthy museum of prisons during events such as 1980 Turkish coup d'éta. The price is 20-30 TL. There is description in English though that makes it hard to understand deeper. Nevertheless, I enjoyed the visit for its price.
Wikipedia: "During the Cold War era, Turkey saw political violence (1976–1980) between the far-left, the far-right (Grey Wolves), the Islamist militant groups, and the state. The violence saw a sharp downturn for a period after the coup, which was welcomed by some for restoring order by quickly executing 50 people and arresting 500,000, of which hundreds would die in prison.
For the next three years the Turkish Armed Forces ruled the country through the National Security Council, before democracy was restored with the 1983 Turkish general election. This period saw an intensification of the Turkish nationalism of the state, including banning the Kurdish language. Turkey partially returned to democracy in 1983 and...
Read moreHarika bir müze. Yakın geçmiş Türkiyesini resmen yaşayarak geziyorsunuz. İçerideki o ses efektleri yer yer kulağınıza gelen müzikler ve şiirler, koridorlarda gezerken içinize çektiğiniz o rutubet kokusu, duvarlardaki gazete küpürleri, koğuşlardaki ranzalar, mahkumların şahsi eşyaları ve dahası... Her biri sahibinin ruhunu yaşatırcasına sizlere sergileniyor. Etkilenmemek elde değil. Herkesin mutlaka gezmesi gerektiğini düşündüğüm, her gezdiğimde gözlerimi buğulandıran acıklı bir mekan Ulucanlar Cezaevi Müzesi...
Tarihçesini merak edenler için buraya ekliyorum. Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi veya Ulucanlar Cezaevi, 1925 ve 2006 yılları arasında Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulucanlar semtinde faaliyet göstermiş olan bir cezaevidir. Türk siyasi ve edebî hayatında da önemli bir yere sahip olan Ulucanlar Cezaevi'nin restore edilerek müze ve kültür sanat merkezine dönüştürülmesi projesi Altındağ Belediyesine verildi. 2009 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları 2010 yılında tamamlandı. 1923 yılında askerî depo olarak hizmet vermek üzere inşa edilen bir bina içine kurulan cezaevi, 1925 yılında yapılan tadilatlar ile cezaevi olarak kullanılmaya başlandı.
Cezaevinde ilk idamlar, 1926'da İskilipli Âtıf Hoca ve Ali Rıza Hoca'nın infazlarıyla gerçekleşti. Aynı yıl, İzmir Suikastı sonrası 5 mahkûm daha infaz edildi. 68 Kuşağı'nın önde gelen ismi Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı da 6 Mayıs 1972'de burada idam edildi. Son idam edilen mahkûm ise 1983'te ASALA militanı Levon Ekmekçiyan oldu. Cezaevinde; Atatürk döneminde 7, 20 Mayıs 1963'teki başarısız askerî darbe girişimi sonrası 2, 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası 3 ve 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası 7 mahkûmun infazı yapıldı. 19 idamın 18'i siyasiyken 1982'de idam edilen Ednan Kavaklı tek adi suçlu olarak kayıtlara geçti.
Cezaevinde; Cüneyt Arcayürek, Mahmut Alınak, Fakir Baykurt, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Bülent Ecevit, Yılmaz Güney, Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Yavuz Öbekci, Selim Sadak, Sırrı Sakık, Kemal Tahir, Metin Toker, Muhsin Yazıcıoğlu ve Leyla Zana gibi çok sayıda ünlü tutuklu ve mahkûm kaldı.
29 Eylül 1999'da başlatılan Hayata Dönüş Operasyonu sırasında cezaevinde 10 kişi öldü, 100'e yakın kişi de yaralandı.
Hayata Dönüş Operasyonu: Hayata Dönüş Operasyonu, Türkiye'de cezaevlerindeki bazı tutuklu ve hükümlülerinin F tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için 20 Ekim'de başlattıkları açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine karşı, 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 cezaevine birden yapılan, 2'si asker 30'u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, yaklaşık 10.000 güvenlik görevlisi tarafından gerçekleştirilen operasyonlara verilen resmi addır.
Ulucanlar Cezaevi 1 Temmuz 2006'da kapatıldı. Daha sonra restore edilerek müzeye...
Read more