Bürhâneddin Muhakkik Tirmizî Hazretleri
Kayseri
(d.1165 / ö.1240)
Anadolu velilerinin büyüklerindendir. Hazreti Hüseyin'in torunlarından olup, seyyiddir. Kıymetli düşünceler ve hoş haller sahibi bir icat olduğu için "Seyyid-i Sırdan" denmekle meşhur olmuştur. Nisbesi, Hüseynî'dir. 561 (m.1165) yılında Tirmiz'de doğdu. İlköğrenimini babasından yaptı. Daha sonra Belh'e giderek Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled Hazretleri'ne talebe oldu. On iki yıl kadar hocasının hizmetinde kaldı. Bu müddet içinde zahir ilimlerini tamamladı. Manevî ilimlerde de hayli merhale aştı. Bahaeddin Veled Hazretleri, oğlu Mevlana'nın eğitimini ve yetiştirilmesini Burhaneddin'e havale etti. Seyyid Burhaneddin, Mevlana'nm lalası ve atabeği olmakla meşhur oldu. Daha sonra Allah aşkıyla tutuşarak uzun süre dağlarda kaldı. O sıralarda on iki günde bir defa yemek yediği rivayet edilir. Bir gün seher vakti gayb âleminden: "Bu günden itibaren riyazeti bırak" diyen bir ses geldi. Bunun üzerine Seyyid Burhaneddin: "Peygamber Efendimiz'i bütün insanlığa gönderen Allah'a yemin ederim ki, Cenabı Hakk'ın tecellisi ile şereflenmeden mücahedeyi bırakmam" dedi. Sonunda Allahü Teala'dan istediklerinin tamamına kavuştu. Bu sırada Bahaeddin Veled Hazretleri de bütün aile fertlerini alarak Anadolu'ya göç etli. Riyazetini tamamlayıp hocasını ziyaret için Belh'e geldiğinde, onun Anadolu'ya hicret etmiş olduğunu öğrenince Tirmiz'e yerleşti. Seyyid Burhaneddin Hazretleri bir gün Tirmiz'de âlimlerle oturmuş sohbet ediyordu. Birden bire: "Eyvah! Üstadım gitti. Âlimlerin sultanı efendim vefat etti. Bizi terk ederek beka âlemine göç eyledi" diyerek ağlamaya başladı. Hâlbuki hocasının bulunduğu yer ile kendisi arasında binlerce kilometrelik mesafe vardı. Hocasının vefat ettiğini kalp gözü ile görmüştü. Ondan sonraki günleri gayet hüzünlü olarak geçirmeye başladı. Bir gece rüyasında hocasını gördü. Hocası ona: "Burhaneddin! Benim Celaleddin Muhammed'imi nasıl yalnız bıraktın? Bu hal lalalık ve atabeklik vazifene yakışır mı?" buyurdu. O da bu işaret üzerine: "Hocamın oğlu Celaleddin yalnız kalmıştır. Şu anda beni beklemektedir. Anadolu diyarına gitmek, onun hizmetinde bulunmak ve hocamın bana bıraktığı bu ilmi ona teslim etmek bizzat bana farz olmuştur" diyerek yola çıktı. Tirmiz'deki âlimler bu büyük velinin gitmesine çok üzüldüler. Hazret bir yıl süren yolculuktan sonra Konya'ya gelebildi. Mevlana da o sırada, babasından kalan üzüntüyü biraz da olsa hafifletmek için Karaman'a, kayın pederinin yanına gitmişti. Bir an önce kendisine kavuşmak, babasından aldığı ilmi bir an önce kendisine aktarmak için bir mektup yazarak Karaman'a gönderdi ve Mevlana'nın bir an önce Konya'ya dönmesini istedi. Mevlana, mektubu alır almaz yola çıktı. Konya'ya gelip Seyyid Burhaneddin Hazretleri'ne kavuştu. Burhaneddin Muhakkık Hazretleri Mevhana'ya: "Din ve dünya ilimlerinden bir hayli ilerlemişsin. Fakat baban, hem dünya hem de ahiret ilimlerini tamamladı. Bundan sonra senin de tasavvuf ilmini öğrenmeni istiyorum. Bu ilim, peygamberlerin ve velilerin ilmidir. Bu ilmi ben babandan öğrendim. Sen de benden al da babanın gerçek varisi ol" buyurdu Burhaneddin Muhakkık Hazretleri, Mevlana Hazretleri'nin her hususta yetişmesini sağladıktan sonra, Konya'dan ayrılıp Kayseri'ye gitmek istediğini söyledi. Mevlana bu habere çok üzüldü, hocasının yanından ayrılmaması için bütün gücüyle yalvardı. Seyyit Burhaneddin Hazretleri gidiş sırrını şöyle açıkladı: "Öyle anlıyorum ki, yakında buraya Şems-i Tebrizî gelecek. Senin bundan sonraki yükselmen, onun vasıtasıyla olacak. Sen artık ona havale olundun. Onun şefkat kanatları altında aşamadığın engelleri aşar, daha yüksek manevî hallere kavuşursun. O seni tasavvufun en mahrem noktalarına çeker. Sen de ona aynı âlemi anlatırsın. Bu şekilde birbirinizi tamamlar ve yeryüzünün en büyük iki dostu olursunuz. Ben de Kayseri'ye gidip ömrümün son günlerini orada geçiririm" buyurdu. Mevlana, Kayseri'ye gitmeye kesin kararlı olan hocasını, hürmet ve edeple uğurladı. Daha sonraki senelerde onun ziyaretini bırakmadı. Şeyh Selahaddin adındaki bir zat da,...
Read moreSeyyid Burhaneddin Türbesi Ömrünün son yıllarını Kayseri'de geçiren Mevlana Celaleddin Rumi'nin hocası Seyyid Burhaneddin hazretlerinin türbesi bugün Kayseri'de en çok ziyaret edilen türbelerin başında gelmektedir. Seyyid Burhaneddin Türbesi; Ahmet Eflaki’nin “Ariflerin Menkıbeleri” isimli eserinde asıl isminin Hüseyin olup, 1165 yılında Özbekistan’ın Tirmiz kentinde doğduğu ifade edilmektedir. Mevlana Celalleddin Rumi’nin hocasıdır. 9 yıl boyunca Konya’da Mevlana’nın hocalığını yapmış ve Konya’ya geçmeden önce 2 ay Kayseri’de kalmıştır.
Seyyid Burhaneddin Mevlana’nın eğitiminden sonra Kayseri’ye dönmüş ve ölümüne kadar 9 yıl burada yaşamıştır. Ölümüne yakın Kayseri Moğollar tarafından işgal edilip, yağmalanmıştır. Kayseri'nin Moğol ordusu tarafından işgal ve talanı esnasında Mevlana'nın hocası Seyyid Burhaneddin, tüm olayların tanığı olmuştur.
Seyyid Burhaneddin 1244 yılında vefat etmiştir. Ahmet Eflaki'ye göre ölüm hadisesi şöyle gerçekleşmiştir: "Seyyid hazretlerinin ömrü sona erip de öteki dünyaya hareketi yaklaşınca hizmetçisine bir testi sıcak su hazırlamasını emretti. Hizmetçi biraz sonra gelip, 'Suyu ısıttım' deyince Seyyid, 'O halde git kapıyı sıkıca kapat ve dışarıda, Garip Seyyid dünyadan göçtü diye sala ver dedi. Hizmetçi, 'Ben de ne yapacak, diye başımı ibadethanenin kapısına koyup, gözetledim. Seyyid kalktı, abdest aldı, gusletti, elbisesini giydi, ecel kadehini içerek evin bir köşesine kıvrıldı ve 'Gökler temizdir, feleklerde olanların hepsi temizdirler. Temiz ruhlar hazırlamışlar, Ey bana bir emanet veren hazır ve nazır Allah lütfedip gel. Bu emaneti benden al. İnşallah beni sabredicilerden bulursun' diye bağırdı ve ruhunu Allah'a teslim etti."
Seyyid'in ölüm haberi üzerine matem törenleri tertip edilir. Ölüm kırkı geçtikten sonra bu hususta Kayseri Valisi Sahib Şemseddin, Mevlâna’ya mektup gönderir, Mevlâna saygı göstererek ulu arkadaşlarıyla birlikte Kayseri'ye gelir, Seyyid'in kabrini ziyaretten sonra yeniden matem töreni tertip ederler. Sahib Şemseddin, Seyyid'in bütün kitaplarını ve cüzlerini onlara arzeder, onlar kitapların içinden kendi istediklerini alır, yadigâr olmak üzere birkaç risaleyi de Sahib Şemseddin'e bağışlayıp tekrar Konya'ya hareket ederler. Seyyid Burhaneddin'in türbesi Talas Caddesi üzerinde kendi adıyla anılan büyük mezarlığın içinde bulunmaktadır. Seyyid Burhaneddin’in türbesi, Ankara Valisi Abidin Paşa’nın yardımı ile Kayseri Mutasarrıfı Mehmet Nazım Paşa tarafından 1892 yılında yaptırılmıştır.
Türbe kare planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe giriş kapısı dışındaki bölümler tonozlarla kubbeyi desteklemiştir. Türbenin güneyinde ve bitişiğinde de Emir Erdoğmuş’un türbesi bulunmaktadır. Seyyid Burhaneddin türbesi 19. yüzyılın sonunda yapılmış olmasına karşılık Selçuklu üslubundadır. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır. Kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır:
"Fard-ı âdab ile zair muhlis ki budur Merkad-ı muhterem-i Hazret-i Burhaneddin Çeşm-i irfanına kuhi istersen olmalısın Cephe say-ı kadem-i Hazreti-i Burhaneddin."
Günümüz Türkçesi ile:
"Ey ihlas sahibi ziyaretçi! Burası, Hazretı Burhâneddin'in hürmete layık türbesidir. Eğer irfanının gözüne sürme çekmek istiyorsan, Burhâneddin Hazretleri'nın ayağına, alnını sürmelisin."
Seyyid Burhaneddin türbesi içerisinde, kubbe altında yarım silindir şeklinde Seyyid Burhaneddin’in sandukası bulunmaktadır. Sandukanın başında Mevlevi şeyhlerinden Kayserili Ahmed Remzi Dede’nin Seyyid hakkında yazmış olduğu (Ayine-i Seyyid-i Sırdan) başlıklı manzum eseri bulunmaktadır. Türbenin içerisinde Hz.Peygamber’in torunlarından 1414 yılında Kayseri’de ölen Seyyid Zeynelabidin’in mezarı da...
Read moreSultân-ül-ulemâ Muhammed Behâeddîn-i Veled’in yetiştirdiği evliyânın büyüklerinden. Hazreti Hüseyn’in torunlarından olup, seyyiddir. Kıymetli düşünceler ve hoş hâller sahibi olduğu için, Seyyid-i sırdan denmekle meşhûr olmuştur. Kaynak eserlerde doğum ve vefât târihleri bulunamayan Burhâneddîn Muhakkık hazretlerinin 7. asrın ortalarında vefât ettiği bilinmektedir. Aslen Tirmizlidir. Kabri Kayseri’de olup, ziyâret edilmekte, onu sevenler, mübârek rûhâniyyetinden istifâde etmektedirler.
Seyyid Burhâneddîn, Sultân-ül-ulemâ Behâeddîn hazretlerinin yanında ilim öğrenmekte iken, birara izinli olarak memleketinde bulunuyordu. Daha o zamanlar, Buhârâ ve Horasan âlimleri arasında mühim bir yer tutuyordu. İzinde olduğu günlerden birinde, Tebrîz’de âlimler ile oturmuşlar sohbet ediyorlardı. Seyyid Burhâneddîn, birden; “Eyvah! Üstadım gitti. Âlimlerin sultânı olan efendim vefât etti. Bizi terkederek bekâ âlemine göç eyledi” diyerek ağlamaya başladı. Hâlbuki, hocasının bulunduğu yer ile kendisinin bulunduğu yer arasında binlerce kilometrelik mesafe vardı. Hocasının vefât ettiğini kalb gözüyle anlamıştı. Hocasının vefâtından sonra, gayet mahzûn ve dertli olarak günlerini geçirmekte iken, bir gece rü’yâsında hocasını gördü. Hocası ona, Konya’ya gidip, oğlu Mevlânâ’nın terbiye ve yetişmesi ile meşgûl olmasını söyledi. O da bu işâret üzerine yola çıkıp, bir sene yolculuktan sonra Konya’ya gelebildi. Hazreti Mevlânâ da, babasının vefâtından dolayı fevkalâde hüzünlü ve kederli olduğundan, hem biraz tesilli bulmak ve hem de ilim tahsilini devam ettirebilmek niyetiyle Karaman’a kayınpederinin yanına gitmişti. Mevlânâ’nın ilim öğrenmek husûsunda pek gayretli olduğunu, daha çocuk iken büyük bir âlim ve velî olacağını anlıyan Seyyid Burhâneddîn ( radıyallahü anh ), mübârek hocasının emri olduğu için, onunla beraber olmayı arzu ediyordu. Mevlânâ’nın, ilim ve irfanda ve evliyâlık yolunda yükselmesi, yetişmesi için, Karaman’a mektûp yazarak Konya’ya gelmesini istedi. Mevlânâ mektûbu alınca, merhum babasının bu çok kıymetli talebesinin kendisiyle meşgûl olmak, kendisini yetiştirmek üzere Konya’da bulunmasına pek fazla sevinip derhâl yola çıktı. Konya’ya geldi. Büyük bir aşk ve şevk ile bu yüksek zâtın derslerine devam etti. Seyyid Burhâneddîn hazretleri, hem mübârek hocasının yadigârı ve hem de ilim öğrenmekteki gayret ve istidâdı pekçok olan bu kıymetli talebesinin ma’nevî terbiyesi, yetişmesi için çok gayret gösterdi. Hazreti Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi tahsilini tamamlayıp, zâhirî ve bâtınî ilimlerde kemâle geldikten ve maddî ma’nevî olgunluklara, tasavvufta çok yüksek derecelere kavuştuktan sonra, Burhâneddîn Muhakkık hazretleri Kayseri’ye gidip yerleşti ve vefâtına kadar...
Read more