Diyarbakır Tarihi
Diyarbakır denizden 650 m, Dicle Nehrinden 100 m. yükseklikte, Güneydoğu Anadolu'nun orta kısmında, Mezopotamya'nın kuzeyinde yer almaktadır. Çevresi yüksekliklerle çevrilen şehrin ortası çukur bir havza durumundadır. Diyarbakır havzasının ekseninde kuzey-güney doğrultulu uzanan Dicle Nehri, güneybatısında ise Karacadağ kütlesi bulunmaktadır.
Doğu ve batıyı birleştiren bir noktada Dicle Vadisine hakim bir tepe üzerinde konumlanan Diyarbakır, Karacadağ'dan Dicle'ye kadar uzanan geniş bazalt platosunun doğu kenarında; Karacadağ lavla¬rının bittiği Dicle Vadisinin batısında yer almaktadır. Uzak bölgeleri denizlere ve liman şehirlerine bağlayan ana yollar üzerinde kurul¬muş olması ile Akdeniz sahillerini Basra Körfezine, Mezopotamya'yı Karadeniz sahillerine bağlamaktadır. Coğrafi konumundan ötürü oldukça verimli topraklara sahip olması ve ana ulaşım yollarının kavşak noktasında bulunması ile Diyarbakır; pek çok medeniyetin izlerinin yer aldığı bir merkez haline gelmiştir.
Diyarbakır şehrinin ne zaman kurulduğu ile ilgili elimizde kesin bir bilgi yoktur. Yalnız şehrin yönetim merkezi olarak kullanılmış olan İç Kale'de yer alan Amida Höyükte(Virantepe) yapılan yüzey araştırmalarında MÖ. 3 binlerde bölgeye egemen olan Hurrilere dair izlere rastlanmıştır. Dolayısıyla MÖ. 3 binlerden günümüze kadar şehir merkezi değişmeden yerleşim görmesi açısından Diyarbakır önemli bir örnektir.
Diyarbakır;Fırat ve Dicle'den ismini alan Mezopotamya'da"Bere- ketli Hilal” olarak nitelendirilen bölgenin “iki uzak ucunun birleştiği, kuzeye doğru en çok sokulduğu ve en büyük genişliğe eriştiği orta kesimini oluşturmuştur." Verimli toprağı ve toprağa hayat veren Dicle Nehri ile tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar; birçok ilke ev sahipliği yapmış, uygarlıkların doğuşuna ve yok oluşuna ta¬nıklık etmiş, birikimi ile kültürlere ışık tutmuş ve onları beslemiştir.
İlk yerleşiminden günümüze kadar bölgeyi egemenliği altına alan bütün krallıklar şehri farklı adlarla anmıştır. Şehrin adı ilk ola¬rak Asur hükümdarı Adad Nirari I (MÖ.1316-1281) ye ait bir kılıç kabzasında 'Amidi' veya 'Amedi' olarak geçmektedir. Bu adın kente ilk yerleşen Hurilerden (Subartu) kalma olduğu kabul edilmektedir. Roma kaynaklarında da şehrin adı 'Amid' ve 'Amida' diye geçmek¬tedir. Bölgenin yerli halklarından olan Süryaniler ise şehri 'Amid', 'Omid’, 'Emit' ve Amida diye anmaktadırlar. İslami dönemde şehir için kullanılan 'Kara Amid','Kara Hamid', 'Diyar-ı Bekir' isimleri Cum¬huriyetle birlikte 'Diyarbekir' son olarak da 'Diyarbakır' şeklinde değiştirilmiştir.
Tarih Öncesi Devirlerden Günümüze; Diyarbakır'da ilk olarak Paleolitik (Eski Taş Devri) ve Mezolitik (Orta Taş Devri) devirlerdeki yaşam izlerini Silvan'da Hassuni, Ergani'de Hilar ve Eğil mağaralarında görebilmekteyiz. Günümüz¬de kazı çalışmaları devam eden ve tarihi MÖ. 11 binlere kadar inen Bismil ilçesi Ağıl köyü Aşağı Sazlık mezrası yakınlarında bulunan Körtiktepe ise bölgenin Neolitik ( Yeni Taş Devri) dönemine ışık tutmaktadır. Kazı çalışmalarında elde edilen, gelişkin alet teknolojisi kullanılarak üretilmiş olan taş kaplar ve objeler üzerinde işlenen semboller, dönem insanının yalnızca ihtiyacına yönelik malzeme üretmediğini; aynı zamanda nitelikli eserleriyle gelişkin bir kültü¬rün ilk adımlarını attıklarını görebilmekteyiz.
Avcılık ve toplayıcılıkla beslenen tüketici neolitik toplulukları üretime geçmediklerinden geçici yerleşmelerde bulunmuşlardır. "Neolitik Devrim" olarak ad¬landırılan yerleşik hayata geçiş ilk olarak Ergani İlçesi Sesverenpınar köyünde bulunan Çayönü Tepesi'nde görülmektedir. Birçok ilki ba¬rındıran Çayönü Tepesi'nde MÖ.7500'den başlayan yerleşim evreleri bulunmaktadır. Çayönü Tepesini önemli kılan avcılık ve toplayıcılıktan üretime geçiş süreci ilk olarak yabani baklagillerin ve einkorn buğdayının tanınması sonucunda bunların tohumlarının ekilmesi ile başlamıştır.
Üretime geçtikten sonra artı besinin elde edilmesiyle yaşam alanlarını...
Read moreTek kelime, harika. İnsanlığın el emeği yapıp, tekrar el emeği kötü bir vaziyete düşürmesi ne kadar acı... (2020) "Hurriler'den başlayarak Osmanlılara kadar uzanan yoğun bir tarihi geçmişi olan Diyarbakır'da yaşayan medeniyetler, dönemlerine ait izlerle kendi ölümsüzleştirmişlerdir. Bu eserlerin başında, kuşbakışı bir kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatan surlar gelir. İnsanlığın ortak ürünlerinden belkide en önemli yapı tasarımı olarak karşımıza çıkan Diyarbakır Kalesi, XXI. yüzyıla kadar önemini her dönemde korumuştur. Kentleri, yol güzergahlarını, limanları ve sınırları koruyan tarihi surlar, eskilik ve yükseklik bakımından dünyada birinci sırada kabul edilmektedir. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Diyarbakır Surları, kentin sayısız eserlerinin başında gelmektedir. Kuşbakışı kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatmış ve İç Kale ve Dış Kale olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Diyarbakır Surları, eskilik ve yükseklik bakımından dünyadaki kaleler arasında birinci sırada yer alır. Tamamına yakın kısmı günümüze ulaşan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Diyarbakır Kalesi, zamana meydan okuyarak yaklaşık beş bin yıldır ayakta durmaktadır. 3-5 metre kalınlığı ve 11-12 metre yüksekliği ile görülmeye değer bir heybete sahiptir. 5500 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 burçla taçlandırılmış ve şehrin boynuna adeta bir gerdanlık gibi sarılmıştır. Milat öncesi ve milat sonrası izlerini, 63 ayrı kitabede ve sayısız figürlerinde saklamış, bir yazıtlar ve kabartmalar müzesi niteliğine sahiptir. İç Kale Surları: ... Yapım tarihi olarak kaynaklarda yer alan bilgilerde, İç Kale'nin Hurriler döneminde yapıldığına dair ortak bir karar mevcuttur. Hurriler'e dayandırılan İç Kale'nin etrafı 349 yılında Bizans döneminde surlarla çevrilmiştir. ... İç Kale'nin Saray, Oğrun, Küpeli, Fetih adlı toplam dört kapısı vardır. Fetih ve Oğrun kapıları dışa; Saray ve Küpeli kapıları ise kente açılmaktadır. ... İç Kale'de Artuklu Sarayı, Hz. Süleyman Cami ve 27 Sahabe Türbesi, Saint George Kilisesi, Aslanlı Çeşme, Artuklu Kemeri'nin yanı sıra kamı yapılarından Jandarma Binası, Eski Cezaevi, Kolordu Binası, Adliye A ve Adliye B Binaları, Komutan Atatürk Müzesi bulunmaktadır. Dış Kale Surları: ... Kent surlarının üzerinde tespit edilen 63 kitabeden altısı Bizans dönemine aittir. Dördü Yunanca, biri Latincedir. Diğerleri İslam dönemine aittir. Kitabelerin bir kısmı silindikleri için okunamamıştır. Surların yapım ve onarım zamanlarına ilişkin çok sayıda kitabe bulunmaktadır. Bu yönüyle Diyarbakır Surları tek başına bir kitabeler müzesi niteliğindedir." 2019 Gezi...
Read moreDiyarbakır city walls, which are on the UNESCO World Heritage list, are the longest walls in the world after the Chinese wall with a length of approximately 5 thousand meters. It is also the oldest and highest in terms of height, including the Great Wall of China. Its first construction date goes back to the Hurrians civilization in the 2000s B.C. it hosted many civilizations. It took its current form with the Roman in the 6th century. There are reliefs and inscriptions belonging to many civilizations on the walls of Diyarbakır, which has a total of 82 towers. The walls, which are about 10-12 meters high and 3-5 meters wide, were built with very strong, black basalt stones from the Karacadağ volcanic mountain. Diyarbakır, a heavily Kurdish settlement, is one of the places worth seeing with its walls, unique architecture, lively city life, rich history...
Read more