Cafer Ağa Madrasa — Attraction in Fatih

İN DANİSH - Caferağa Madrasa er en historisk osmannisk struktur beliggende i Fatih-distriktet i Istanbul, tæt på Sultanahmet-distriktet. Det blev bygget i 1559 af Cafer Ağa, en af ​​Babüssaade-aghaerne, under Suleiman den Storslåedes regeringstid (1520-1566). Denne madrasah, bygget af Mimar Sinan, et af de vigtigste navne inden for osmannisk arkitektur, er blandt hans værker og er inkluderet i gruppen af ​​uafhængige madrasaher. Madrasahen blev designet på en rektangulær plan og består af 15 klasseværelser arrangeret omkring en firkantet gårdhave. Indgangen sker gennem en rundbuet dør, og der er tre inskriptioner på denne dør. I en af ​​inskriptionerne står der, at Suleiman den Storslåede havde tilladelse til at forbinde vand fra Basilica Cisternen til madrasahen; Andre er i familie med filantroperne, der støtter strukturen. Mimar Sinan demonstrerede med succes sin arkitektoniske kompetence i denne struktur, som han byggede på et skrånende land. Caferağa Madrasa blev brugt som et uddannelsescenter, da det blev bygget, men efter Cafer Ağas død blev det færdiggjort af hans bror Gazanfer Ağa. Det blev restaureret og beskyttet af Foundation for Service to Turkish Culture i 1989 og fungerer i dag som et kunstcenter. I dag gives her undervisning i traditionelt tyrkisk kunsthåndværk (såsom marmorering, kalligrafi, belysning, miniature, fliser) og musik (såsom fløjte, oud); Samtidig afholdes der udstillinger og sælges værker. Madrasaen tiltrækker både lokale og udenlandske besøgende med sin fredelige gårdhave og historiske struktur. Denne bygning, som tiltrækker opmærksomhed med sin nærhed til Hagia Sophia og Topkapi-paladset, bidrager til den kulturelle rigdom i Istanbul som en del af regionen på UNESCOs verdensarvsliste. Besøgende kan tilbringe tid i madrasahens tehave og deltage i kunstneriske aktiviteter. Caferağa Madrasa er en af ​​de sjældne bygninger, der har fungeret som et uddannelses- og kulturcenter i mere end 460 år.

İN ENGLİSH - Caferağa Madrasa is a historical Ottoman structure located in the Fatih district of Istanbul, near the Sultanahmet area. It was built in 1559 by Cafer Ağa, one of the Babüssaade aghas, during the reign of Suleiman the Magnificent (1520–1566). This madrasa, constructed by Mimar Sinan—one of the most prominent names in Ottoman architecture—is among his works and is classified as one of the independent madrasas.

The madrasa was designed with a rectangular plan and consists of 15 classrooms arranged around a square courtyard. Entry is through an arched doorway, which bears three inscriptions. One of the inscriptions notes that Suleiman the Magnificent granted permission to connect water from the Basilica Cistern to the madrasa; the others relate to philanthropic families who supported the structure. Mimar Sinan successfully demonstrated his architectural skill in this structure, which he built on sloped land.

Caferağa Madrasa served as an educational center when it was first built, but after the death of Cafer Ağa, it was completed by his brother Gazanfer Ağa. It was restored and preserved by the Foundation for Service to Turkish Culture in 1989 and currently functions as an art center. Today, it offers courses in traditional Turkish handicrafts (such as marbling, calligraphy, illumination, miniature painting, and tiles) and music (such as ney and oud); exhibitions are also held, and artworks are sold. The madrasa attracts both local and international visitors with its peaceful courtyard and historical ambiance.

This building, which draws attention due to its proximity to Hagia Sophia and Topkapi Palace, contributes to the cultural richness of Istanbul as part of the UNESCO World Heritage-listed area. Visitors can spend time in the madrasa’s tea garden and participate in artistic activities. Caferağa Madrasa is one of the rare structures that has served as an educational and cultural center for more...

Caferağa Madrasa was built by Mimar Sinan (Koca Sinan) in 1559 by Cafer Ağa, one of the Babüssaade aghas during the reign of Suleiman the Magnificent (1520-1566). Our madrasah, which is included in the group of independent madrasahs and has reached the present day with repairs, was restored in 1989 by the Turkish Culture Service Foundation. Today; It serves as an art center where Traditional Turkish Arts are taught, produced and exhibited and hosting local and foreign guests with its 15 different art workshops, large hall and peaceful courtyard. Workshops At the Caferağa Madrasa, workshops are held in order to introduce, teach and disseminate Traditional Turkish Arts to new generations, to make correct productions and to train new artists. Our madrasa is the point where art comes to life in the historical space with its Traditional Turkish Arts and...

Kanuni Sultan Süleyman döneminde sanat ve sanatçıyı korumasıyla tanınan devlet adamı Cafer Ağa tarafından 1559 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Cafer Ağa medrese tamamlanmadan vefaat edince kardeşi Gazanfer Ağa tarafından tamamlanmıştır. Sirkeci ve Gülhane arasında yer alan Caferiye Sokağı’nda inşa edilmiş olan medrese, dönemin öğrencilerinin eğitim alabileceği bir mekan olarak tasarlanmıştır. Bu dönemde inşa edilen medreselerin külliye yapısı içerisinde inşa edilmesi yaygın olsa da, bu yapı bağımsız bir medrese binası olarak yapılmıştır. Bu özelliğinden dolayı İstanbul’un diğer medreselerinden ayrılmaktadır. İnşa edildiği tarihte 15 dershaneden oluşmaktaydı. Dikdörtgen bir plan şemasına göre inşa edilmiş olup dörtgen bir avluya sahipti. Giriş yuvarlak kemerli bir kapıyla sağlanmıştı. Bu kapının üzerinde üç tane kitabe yerleştirilmiştir. Kitabelerden üstte olanında, Yerebatan Sarnıcından Kanuni Sultan Süleyman’ın izniyle bu medreseye su bağlanmasına izin verildiği notu düşülmüştür. Diğer kitabelerde ise medreseye yardımda bulunan hayırsever vatandaşlar ile ilgilidir. Dershane odaları avlunun etrafına dizilmiş eyvanlardan oluşmaktaydı. Mimar Sinan bu medreseyi inşa ederken mimari bilgisini oldukça başarılı uygulamıştır, çünkü arazinin eğiminden dolayı bu alanı kullanmak oldukça zordu.

Yapının Günümümüzde Kullanımı

Medrese 1989 yılında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından koruma altına alınmıştır. Yine bu yılda vakıf aracılığıyla yapı restore edilmiş ve bir sanat merkezine dönüştürülmüştür. Dershane odalarının sergi odalarına dönüştürüldüğü bu medrese de artık geleneksel Türk el sanatları öğretilmektedir. Yapılan ürünlerin yerli ve yabancı turistlere sunulduğu bu sanat merkezi 1990’lı yıllarda ikinci kez restore edilmiştir. Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nın tek işletmesi bu yapıdır. Merkezin önemi geleneksel Türk el sanatlarının tanıtımında büyük rol oynamasıdır. Bugün hemen hemen her yaştan insanın katılabileceği uygulamalı el sanatları öğreniminde önemli bir adımdır. Burada ebru, hat, osmanlıca, tezhip, minyatür, kuyumcuşuk, ahşap dekoratif süsleme, porselen süsleme, resim, vitray, ud, ney, bağlama gibi sanatın çeşitli dallarının öğretildiği bir merkezdir. Düzenli olarak sergilerin de düzenlendiği bu medresede, gezi etkinlikleri de yapılarak İstanbul’un tarihi eserleri iki sanat tarihçisi tarafından...