Selçuklu veziri Hacı Ebubekir Zade Hüseyinoğlu Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılan külliye; cami, türbe, hankâh, çifte hamam, çeşme ve dükkânlardan oluşur. Larende Caddesi üzerinde yer alan bu külliyenin inşasına ilk olarak 656H/1258M yılında caminin yapımı ile başlanmış olup 682H/1283M yılında türbenin yenilenmesi ile tamamlanmıştır. Külliye yerleşim planı; cami, caminin kuzey doğu köşesinde yapıdan bağısız halde bulunan çeşme, caminin güneyinde mihrap duvarına bitişik inşa edilmiş türbe, türbenin güney bitişiğinde hankâh, hankâhın doğu cephesinde dükkânlar ve yol aşırı karşısında da çifte hamam bulunur. Külliyenin vakfiyesi bulunmamakta olup, 1280H/1863M tarihli bir şer’iyye sicil kaydında vakfın o yıllardaki mütevellilerinin, külliyenin 677H/1278M tarihli vakfiyesini ellerinde bulundurduğu belirtir. Ancak bugün akıbeti hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
CAMİ:
Cami eski Konya surunun Larende Kapısı civarında olduğu için “Larende Cami” olarak da anılmaktadır. Yapı Sultan II İzzettin Keykavus’un hüküm yıllarında 656H/1258M yılında Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Yapının mimarı taç kapı üzerinde yer alan sağdaki sebilin mukarnas köşe dolgusunda ki madalyonlarda ismi zikredilmiştir. Bu madalyonlardan sağdakinde “Amele Kölük” diğerinde ise “Bin Abdullah” yazılıdır. Bu kişi Ortodoks olup İslamiyet’i seçerek Müslüman olmuş, sarayda nakkaş ve mimarlık yapmış daha sonra Sahip Ata’nın yaptırdığı birçok eserde imzası olan bir mimardır. Eski cami 1871 yılında yıldırım düşmesi sonucunda yıkılmış ve yine bu yıllarda yenilenerek bugünkü şeklini almıştır. Mimar Kölük’ün yapmış olduğu cami; mihrap önü kubbeli olup daha geniş ve taç kapıya kadar uzandığı düşünülmektedir. Ancak yapının birçok yeri değiştirilmiş ve caminin ebatları küçültülmüştür. Bu anlamda bizim düşüncemiz Selçuklu yapılarındaki taç kapıların cephelere oranları düşünüldüğünde genel anlamda 3/1 veya 5/1 oranında taç kapıların yerleştirildiğini gözlemlemekteyiz. Burada taç kapı 3/1 cephe düzenlemesinde yerleştirildiği düşünülürse 9.55cm genişliğindeki taç kapının üç katı büyüklükte yani 29m civarında bir genişliğin olması söz konusudur. Yangından sonra orijinal kısımlardan; taç kapı, mihrap ve mihrabın yer aldığı duvar ve iki yanındaki fil ayağı şeklindeki payandalar kalmıştır. Bazı araştırmacılar Sivas Gök Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medrese gibi yapıları düşünerek bugünkü cami ile taç kapı arasındaki kalan kısımda bir medresenin olabileceğini ifade etmektedirler. 1825 tarihli şer’iyye sicilinde “…ekseni derunu cami olan karlık tamiri için 1600 kuruş…” ifadesi burada da Beyşehir Eşrefoğlu Camisinde bulunan kar kuyusuna benzer bir durumun da olduğunu göstermektedir.
Cami gerek doğal afetler sonucunda gerekse zamanla yapılan müdahalelerle birçok değişikliğe uğramış ve kapsamlı onarımlar geçirmiştir. Caminin tamiri ile ilgili ilk belge Konya kadısına gönderilen 978H/1570M tarihli fermandır. Bunun dışında Osmanlı döneminde 1702, 1825, 1848 tarihlerinde de ayrı ayrı onarımlar görmüştür.
Cumhuriyet Döneminde eserler hakkında dikkat çekici ve bilgi veren ilk belge Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Şubat 1931 yılında İsmet İnönü’ye çektiği telgraftır. Bu telgraf şöyledir:
“(Acele ve Mühimdir) Konya: 19.2.1931 Başvekalete Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim.
İstanbul'dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya'da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir. Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılacak olanların ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır. Bunun için Maarifçe harice...
Read moreBilgi
Selçuklu Devletine başkentlik yapmış olan Konya’nın, dört bir tarafı Selçuklu şaheserleri ile donatılmıştır. Bu şaheserlerden biriside Sahip Ata Külliyesidir. Konya’nın Meram ilçesi Sahip Ata Mahallesinde bulunan bu külliye 2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek, hankâh ve türbe kısmı müze olarak; cami ve hamam bölümleri ise asıl amacına uygun olarak hizmete açılmıştır.
Sahip Ata Vakıf Müzesinde Selçuklu dönemine has firuze, patlıcan moru, kobalt mavisi çinilerle kaplı, kendisi anıt müze konumunda olan müzede; Konya, Karaman ve Aksaray’da bulunan, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı cami ve mescitlerden getirilen tarihi eser niteliği kazanmış teberrukat eşyalarından örnekler sergilenmektedir. Müzenin teşhir salonunda 220 adet eserin sergilendiği bu eser grupları içerisinde;
Konya Alâeddin Caminde getirilen halı ve kilim örnekleri vardır. Bu halım kilim örnekleri Konya ve çevresine ait dokumalar olup XVII yy XVIII yy ve XIX yy, dönemlerine ait bu eserler dönemin genel özelliklerini yansıtmaktadır. Bu eserlerde Türk kültürünü ve yöresel özellikleri taşıyan desenlerle işlenmiş ve dokunmuştur. Bölgeye göre tasarlanmış şekillerin işlendiği bu eserlerde; eli belinde, koçboynuzu, kurtağzı, suyolu, tarak, testere dişi, el, ok başı, bukağı, sandık gibi motiflerinin yanı sıra akrep ve kuş figürlerine de yer verilmiştir. Bu grup içerisinde bulunan Lâdik Seccadeleri görülmeye değer niteliktedir.
El yazması eserler içerisinde; Kur'an-ı Kerimler, Fatiha tefsiri, Delailül hayrat ve değişik dini eserlere ait yazmalar bulunmaktadır. Bu eserler; Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait örnekler olup farklı Hattat ve Müzehhibin elinden çıkmışlardır. Oldukça güzel örneklerin yer aldığı bu eserler nesih ve sülüs hatlarla yazılmış olup tezhipler dönemin özelliklerini yansıtmasıyla beraber XVIII. yy ait eserler batı etkili tezhip süslemesi yer almaktadır. Eserlerin ciltleri geneli deri olup üzerlerinde geometrik, bitkisel ve altın kakmalı süslemeler yer alır. Ayrıca Delailül hayrat içerisinde Kâbe ve Mescidi Nebevi’nin minyatürleri yer almaktadır. Yine ketebesinde; Sadrettin Konevi’ye ait olduğu düşünülen Selçuklu döneminden kalan Kuranı Kerim hat ve tezhibiyle görülmeye değerdir.
Müzede farklı dönemlere ait şamdanlar yer almaktadır. Osmanlı dönemine ait bu örnekler XVIII ve XIX yüzyıl ait olup pirinç ve bakırdan yapılmış örnekler sergilenmektedir. Değişik vakıf camilerinden getirilen bu örnekler dövme tekniğinde yapılmıştır. Farklı forumlarda tasarlanan bu eserlerin içerisinde ejder figürlü kulplara sahip şamdanlar, bitkisel süslemeleri üzerinde barındıran şamdanlar yer almaktadır. Madeni eserler içerisinde şamdanlardan başka; şifa tasları, kandiller, buhurdanlık, gaz lambaları, kılıç ve maden eritme potaları bulunmaktadır. Hepsi ayrı bir güzellikte olan bu eserlerden özellikle görülmeye değer eserler içerisinde 15 ve 18 numaralı envantere kayıtlı şamdanların kulpları ejder başlıklı olup gövde üzerinde bitkisel motifli Osmanlı arması, diğer yüzünde ise bitkisel zemin üzerinde yazılara yer verilmiştir.
Hiç şüphesiz müzede en güzel örneklerin yer aldığı grupta ahşap eserlerdir. Selçuklu Beylikler ve Osmanlı dönemine ait bu örnekler farklı tekniklerde yapılmış olup üzerlerinde bitkisel, geometrik ve yazı ile oluşturulmuş süslemeler yer almaktadır. kündekari, oyma ve şebekeli oyma tekniğinde yapılmış eserlerin üzerinde yer alan süslemelerde; bitkisel süslemelerde palmet ve ruminin farklı şekilleri işlenirken, geometrik süslemelerde ise; yıldız, beşgen, altıgen ve çokgenlerden oluşan geçme kompozisyonları yer almaktadır. Ahşap eserler içerisinde; kapı ve pencere kanatları, kapı panoları, vaaz kürsüleri, sandık, tavan göbeği ve rahle gibi örnekler yer almaktadır. Kündekari tekniğinde yapılan Sahip Ata Külliyesine ait kapılar ve Beyşehir Eşrefoğlu Camine ait vaaz kürsüleri dönemin en güzel örnekleri arasında gösterilebilecek...
Read moreAnadolu Selçuklu veziri Sahib-i Ata unvanlı Fahreddin Ali tarafından yaptırılan külliyenin türbe ve dergah(hankah) kısmını kapsayan yerin müzeye dönüştürülen yeri. Yoksa külliyeye ait bir cami, 2 çeşme, bir hamam ve günümüze gelemeyen bir medrese de var. Hayırların babası ve hoca gibi başka unvanları da olan Fahreddin Ali, bir ara 4.Kılıçarslan zamanında başvezirliğe kadar yükselmiş, Afyon'dan Sivas'a kadar çeşitli eserleri yaptıran birisi. Sivas Gök Medrese, Konya İnce Minerali Medrese, Kayseri Sahabiye Medresesi gibi büyük eserler hep onun.
Külliyenin tarihi 1258-1283 arası uzun bir dönem. Önce cami yapılmış, sonra türbe. Daha sonra da gelir olsun diye hamam, en son ise sanırım dergah (hankah) ve dükkanlar. Gerçek tarihleri eserlerin kitabelerinden veya vakıflar kayıtlarından ulaşılabilir. Cami ve hamam (Şifa Sultan Hamamı) asıl amacına uygun hizmetine devam etmekte. Dükkanlar yetişememiş ama müzenin taç kapısının sağında(3) ve solunda(2)(sembolik olarak) camekanlı yerde kitapçıklar teşhir ediliyor. Çeşmeler caminin taç kapısının sağında ve solunda. Türbe ise müzenin ana avlusunun sağında, caminin mihrap duvarında da görülebilir ve camiden türbeye geçiş var. Türbe içindeki 6 sanduka; Fahreddin Ata ile oğulları, kızı ve torunlarına ait. Allah rahmet eylesin.
Müzeye dergahın taç kapısından girince soldaki duvara eski hali ve yeni halini anlatan resimler koymuşlar. Bu arada web sitesini de güzel hazırlamışlar. Tavsiye edilir. Daha sonra ana avluya geçiliyor. Ana avlu üstü kubbeli (ama kubbenin ortası açık), 8gen küçük havuzlu, üç yanında çeşitli ebatlarda eyvanları ve eyvan aralarında 3 oda (türbe hariç) bulunan bir yer. Vakıflar Gen.Md.lüğü, 2007'de kapsamlı bir restore sonrası müzeyi hizmete açmış. İçerisi çini mozaikle dolu. Kubbesi sırma tuğlalı. Odalarda hatlar, yazma Kur'anı Kerimler, maden sanatını gösteren şamdanlar ve alemler, Anadolu insanın kimliğini belli eden eski kilimler, çini parçalar vs. sergileniyor. Eyvanlarda ahşap kürsüler (Eşrefoğlu caminin), antika 2 saat, Sakal-ı Şerif, Kabe örtüsü, tekke sancağı, kapı kanatları (ki bir ara yurtdışına kaçırılmış), taş eserler vs. var.
Girişi ücretsiz. Pazartesileri kapalı. Sadece müzeyi değil, camiyi de, hatta hemen yanında Arkeoloji müzesinin de görülmesi tavsiye edilir. Yeri Larende caddesinin devamı olan Sahib-i Ata caddesinde. Bu bölgede bir de Sırçalı Medrese var, buranın biraz yukarısında, merkeze yakın olan tarafta. Emeği geçen herkese...
Read more