USKUDAR MIHRIMAH SULTAN SOCIAL COMPLEX This complex finished at the same time with Sehzade Mosque * by Mimar Sinan was commissioned by Mihrimah Sultan, the daughter of Suleiman the Magnificent, according to Arabic in- scription on the main door of the mosque. The complex con- sisted of mosques, madrasas, mausoleums, primary school, inn, hospices and tabhane. But only some of them have survived until present day. Like all structures built by Sinan for the sultan and viziers, this mosque in Üsküdar pierhead is a new test in continuous space researches. Muezzin gallery is on the entrance door. This mosque is one of the most pure geometric established buildings of Sinan in terms of external configuration of prayer space. Marble altar with muqarnas and marble pulpit bear the classic period features. The most effective element of the mosque is the mansion with second row wide porches surrounding the place of classical narthex and the fountain towards the sea. The plan of this marble fountain under a pavilion extending into the sea is a twenty cornered polygon. There are geometric patterns and due to its location it is one of Is- tanbul's most beautiful places for ablution. Asymmetric entrance and stairs of outer courtyard are items that increase beauty of this structure today. To build 16 celled madrasa a bit more to the north-facing so that the entry would be outer portico of the mosque instead of being parallel with the mosque raises the suspi- cion that the settlement pattern on the site plan follows the coast line. Classrooms and the courtyard portico in front of the room either side of it turn in front of the wall of the yard on the mosque side. In many madrasas of Sinan, a side yard-free madrassa has been arranged. On qibla side of the mosque, leaving away from it by a little way the Elementary School consists of an open domed iwan and closed domed classroom. The graveyard of the complex is on the qibla side of the mosque. Here there are valuable tombstones and coffins remaining from the...
Read moreThe Mihrimah Sultan Mosque was built in the 16th century by Mimar Sinan, one of the most important architects of the Ottoman Empire. This mosque was constructed for Mihrimah Sultan, the daughter of Sultan Suleiman the Magnificent.
The Mihrimah Sultan Mosque has an interesting story. According to legend, Mimar Sinan was in love with Mihrimah Sultan and designed two mosques in her name: one in Üsküdar and another in Edirnekapı.
The mosque in Üsküdar is located where the sun rises and has a more delicate and elegant architectural style. This mosque represents the sunrise and is connected to the Persian meaning of Mihrimah's name, which is "sun and moon."
Mimar Sinan designed the mosque with such mastery that on March 21 and September 23 (the equinoxes when day and night are equal), the sun sets behind the mosque in Edirnekapı while simultaneously the moon rises above the mosque in Üsküdar. This is interpreted as a reference to Mihrimah's name (sun and moon).
The Mihrimah Sultan Mosque has a single dome and two minarets. The tiles and calligraphy inside represent one of the most beautiful examples of Ottoman art. The mosque is located on the Asian side of Istanbul, commanding a magnificent view of the Bosphorus.
This mosque has been an important part of Istanbul's skyline for centuries and carries the elegance of Ottoman architecture to the present...
Read moreTranskripsiyon İşaretleriArama KılavuzuDuyurularTDV İslâm Ansiklopedisi HakkındaGörüntü Ayarları


MİHRİMAH SULTAN KÜLLİYESİ
Üsküdar’da İskele Meydanı’nın kuzeyinde Paşalimanı caddesi başında inşa edilmiş XVI. yüzyıla ait külliye.

Mihrimah Sultan Camii’nin içinden bir görünüş

Mihrimah Sultan Külliyesi – Üsküdar / İstanbul

Müellif:
İSMAİL ORMAN
Kanûnî Sultan Süleyman tarafından kızı Mihrimah Sultan adına yaptırıldığı kabul edilen külliyenin inşasına 1540’ların ilk yıllarında başlanmış, cami kitâbesine göre 954’te (1547) tamamlanmıştır. Mimar Sinan’ın mimarbaşı olduktan sonra Şehzade Külliyesi ile eş zamanlı olarak inşa ettiği ilk önemli yapı gruplarından biri olan külliye, cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret-tabhâne ve han yanında su yolları, çeşme, hazne ve helâ gibi tesislerden oluşmaktaydı. Ancak sonraki dönemlerde külliyeye iki türbe ve muhtemelen bir çifte hamamla varlığı gravürlerden tesbit edilebilen ahşap bir kasır ve muvakkithâne eklenmiş, fakat bunlardan imaret-tabhâne, han, kasır ve muvakkithâne zamanla ortadan kalkmış, yakın yıllara kadar hizmet veren çifte hamam ise restorasyon sırasında mağaza haline dönüştürülmüş ve özelliklerini kaybetmiştir. Sultantepe’nin eteğinde yer alan külliyede yapılar topografyadan dolayı kuzey-güney doğrultusunda dağınık şekilde yerleştirilmiştir. Binaların hemen hemen ortasında bulunan cami ve medrese, önündeki sahil yolundan yaklaşık 2 m. yükseklikteki geniş bir dış avlu içinde, han bunların kuzeyinde, sıbyan mektebi ve çifte hamam ise güneyde yer almıştır. İmaret-tabhâne binasının yeri ise tam olarak tesbit edilememiştir. Cami, medrese ve türbelerin yer aldığı dış avluya merdivenle çıkılan kapıdan ulaşılmaktadır. İskele Camii olarak da tanınan ve külliyenin çekirdeğini teşkil eden cami, merkezî kubbeyi üç yönde destekleyen yarım kubbelerden oluşan harim kısmı ile beş kubbeli son cemaat yeri ve bunu üç yönde çeviren ikinci bir son cemaat mahallinden meydana gelmektedir. Dikdörtgen plana sahip olan harimde merkezî kubbe ve yarım kubbeler yonca planlı pâyeler ve duvarlara basan sivri kemerlerle taşınmakta, köşelerde oluşan boşlukları ise küçük kubbeler örtmektedir. Pencere sayısının yeterli olmaması sebebiyle son derece loş olan harimde dikkati çeken en önemli özellik, Mimar Sinan’ın Şehzade Camii’nde uyguladığı dört yarım kubbeli merkezî şemadan farklı bir tasarıma yönelmiş olmasıdır. Büyük bir ihtimalle topografyadan dolayı tercih edilen bu düzen, taçkapıdan sonra ana kubbenin altına geçişle hemen mekânın kavranmasını sağlayan etkiyi de beraberinde getirmiştir. Bu açıdan cami, Mimar Sinan’ın sonraki yapılarında yoğunlaşacağı mekân araştırmalarının başlangıcı kabul edilebilir. Caminin kıyıda dar bir alan üzerinde inşa edilmesi klasik revaklı bir avlu şekillenmesine imkân vermemiştir. Ayrıca dıştaki şadırvanı da içine alan ahşap örtü sistemiyle kapatılan ikinci bir son cemaat yeri kuzey rüzgârlarına açık olan yapıda mekânı değerlendiren ve aynı zamanda önemli bir yol güzergâhı olan bu yerde her vakit yoğun cemaat olabilmesi için iyi bir çözümdür. Böylece Boğaziçi’nin başlangıç noktasındaki bu önemli merkezde kıyı ve denizle olağan üstü bir panoramik yerleşim sağlanmıştır. Bu etkili mimariyle Sinan, güçlü bir sanatkâr olmanın yanında iyi bir şehir plancısı olduğunu daha kariyerinin ilk yıllarında ortaya koymuştur. Cami, tasarım ve yerleşimdeki başarısına karşılık nisbetleri bakımından her ne kadar geometrik biçimlenişte son derece yalın çizgilere sahip olsa da özellikle son cemaat yeri ağır görüntüsü ile bulunduğu alana bütün yüküyle çökmüş izlenimi uyandırır. Sultan camilerine has çifte minaresi de görünümü bakımından ağırlığı arttıran unsurlar arasındadır. Minarelerden sağ taraftakinin daha ince ve yüksek olması devir farklılığını düşündürmektedir (Eyice, I, 50). Cami ile aynı bahçe içindeki on altı hücreli medresede hücreler revaklı avlunun iki geniş kenarında yedişer ve derslik kısmının iki yanında birer adet olmak üzere yerleştirilmiş, girişin bulunduğu duvarda ise sadece revak kubbelerine yer...
Read more