Bir zamanlar İstanbul’un Fatih semtinde, bir grup sadık mümin, Allah’ın evlerinden biri olan bir cami inşa etmeye karar verdiler. Bu cami, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda maneviyatın ve kalp huzurunun merkezi olacak, içinde Allah’a yönelenlerin kalpleri birleşecekti. Ama her şeyin bir başlangıcı ve sonu olduğu gibi, bu cami de başlangıçtan itibaren bir zorlukla karşı karşıya kaldı.
İnşaata başlandığında, ilk başta her şey yolunda gibi görünüyordu. Toprak kazıldı, duvarlar yükseldi, kubbesi gökyüzüne doğru kalkıyordu. Ancak bir süre sonra işler durdu. İşçiler çeşitli nedenlerle camiyi tamamlayamadılar. Yağmurlar, rüzgarlar, yıkıcı fırtınalar ve her geçen gün daha da ağırlaşan zorluklar, caminin inşasını engelliyordu. Bir türlü tamamlanamıyordu. Her defasında bir eksiklik, bir aksaklık ortaya çıkıyordu.
Müminler üzülmüşlerdi. Her biri, Allah’a olan sevgisi ve inancıyla, bu caminin bir an önce tamamlanıp halkın ibadetine açılmasını temenni ediyordu. Ama bir türlü nihayet bulamıyordu. Her şeyin her yönüyle mükemmel olmasını isteyen insanlar, bir cami inşaatında bile ne kadar sabırsız ve arayış içinde olduklarını fark ettiler.
Bir gece, o caminin inşasında emeği geçenlerden biri, rüyasında bir sûfi şeyh gördü. Şeyh, ona gülümsedi ve şöyle dedi: "Ey evladım, bu cami tamamlanmadı çünkü kalbiniz eksik. Kendi içinizde bir şeyin eksik olduğunu hissediyorsunuz. Bir cami, sadece duvarlardan ibaret değildir. O cami, insanın kalbini inşa etmeyi gerektirir. Senin içindeki boşluk, bu caminin eksik kalan duvarları gibi, kalp duvarını inşa etmediğin içindir. Bu cami, sadece gözle görülen değil, kalple hissedilen bir yapıdır."
Adam uyanınca, sözler aklında bir hüzün bıraktı. Bu cami, henüz tamamlanmamıştı ama bir şekilde insanlar onu kalpten inşa etmişti. "Sanki Yedim Camii" adı, halk arasında yayıldı. Çünkü cami, henüz tamamlanmamıştı ama halk, caminin eksik kalan her şeyine rağmen, onu kalpten tamamlamıştı. "Sanki" kelimesi, oradaki eksikliği, tamamlanmamışlığı ama aynı zamanda kalpteki bitmişliği simgeliyordu.
Halk, bu caminin inşasını yaparken dışarıdaki taşları, harcı, minaresi tamamlamayı unutmuş olabilirlerdi ama içlerinde Allah’a duydukları sevgi, sadakat ve samimiyetle cami zaten tamamlanmıştı. İşte bu, tasavvufun derin hikmetlerinden birisiydi. Gerçek cami, sadece taşlardan, harçlardan veya duvarlardan ibaret değildi; en önemli cami kalpte inşa edilirdi.
Tasavvuf, bir insanın nefsini arındırarak, Allah’a en yakın hale gelmeyi öğretir. Tıpkı "Sanki Yedim Camii" hikayesindeki gibi, dışarıdaki görüntüler ve şekiller, içsel değişimin bir yansımasıdır. Dışarıda tamamlanmamış bir cami bile, kalpte tamamlanabilir. O cami, içsel bir yapıdır. O camiyi en güzel yapan, taşları değil, orada bulunan kalplerin safiyetidir.
Bu kıssanın dersine göre, insan, dışsal eksikliklerin veya zorlukların derdine düşmek yerine, içsel olgunlaşmaya ve kalbinin derinliklerine yönelmelidir. Dışarıdaki dünya eksik olabilir, kırılabilir ve zaman zaman yıkılabilir, ancak kalpteki inanç, o camiyi tam kılar. Kalp inşa edildikçe, dış dünya da bir şekilde yerli yerine oturur.
"Sanki Yedim Camii" kıssası, bizlere şu öğretiyi verir: Camiler, taşlardan değil, kalpten inşa edilir. Dışarıdaki cami ne kadar mükemmel olursa olsun, içindeki kalp eksikse, gerçek cami eksiktir. Bu dünya, dışsal şekillerle bizi yanıltabilir, ancak ruhumuzun inşası ve Allah’a yönelmemiz, bizi gerçek huzura, gerçek camiye, yani kalp...
Read moreHikayesi doğru ise çok manidar bir yapım şekli olan mahalle arasında küçük bir camii. Kadınlar bölümü çok küçük ( belki eşi paraları yemeye devam ettiği için daha az katkıda bulunmuştur 😊)
Sanki Yedim Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde yer alan, Osmanlı döneminden kalma tarihî bir ibadethanedir. Zeyrek mahallesi, Kirbacı Sokağı'nda yer alan caminin yapılış tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Rivayete göre Keçecizade Hayreddin adında ortahâlli bir esnaf, Osmanlı döneminde padişahların yaptırdığı Selatin camilerini görüp imrenerek, kendi de bir cami yaptırmayı diler ve bunun için para biriktirmeye başlar. Canı bir şey istediğinde, almayıp; sanki yedim (varsay ki yedim) diyerek parasını ayrı bir yere koyar. 20 yıl boyunca biriktirdiği paralarla küçük de olsa bir cami yaptırır ve caminin adı halk arasında Sanki Yedim Camii olarak anılmaya başlar. Resmî kayıtlarda camiyi yaptıran kişiyle ilgili bir bilgi bulunmadığı için, camini bânisi konusundaki görüşler de çeşitlilik göstermektedir. Keçecizade Hayreddin ile birlikte, caminin yapımıyla ilişkilendirilen bir başka kişi de Adanalı Şakir Efendi'dir. Yapının 18. yüzyılda yaptırıldığı sanılmaktadır. Orijinal bina, I. Dünya Savaşı yıllarında, Unkapanı bölgesinde etkili olan büyük bir yangın sırasında büyük ölçüde zarar görmüştür. 1959 yılına değin metruk hâlde kalan bina, bir süre marangozhane olarak kullanılmış, ancak daha sonra mahalle halkının topladığı yardım paralarıyla büyük bir onarım geçirerek tekrar yapılmıştır.Caminin iç mekânı 100 metrekare büyüklüğünde olup, yaklaşık 200 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir. Tek şerefeli, beyaz boyalı bir minaresi vardır. Bugün, cami çevresi ev ve...
Read moreLezaiz çağırdıkça, sanki yedim demeli. Sanki yedimi düstur yapan; "Sanki yedim" namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi. Mektubat - 476
When pleasure calls, a person should say: "It is as though I ate it. "(Sanki yedim.) For one who made that his principle, could have eaten a mosque called "Sanki Yedim," but he did not. {(*): That is, the person put aside the money saved through his abstinence, and built the mosque with the proceeds. It is in the Fatih district of Istanbul. (Tr.)} Letters - 551
ﻛﻠﻤﺎ ﻧﺎﺩﺕ ﺍﻟﻠﺬﺍﺋﺬ ﻳﻨﺒﻐﻲ ﺍﻟﺈﺟﺎﺑﺔ ﺑـ"ﻛﺄﻧﻨﻲ ﺃﻛﻠﺖُ" ﻓﺎﻟﺬﻱ ﺟﻌﻞ ﻫﺬﺍ ﺩﺳﺘﻮﺭﺍً ﻟﻪ ﻛﺎﻥ ﺑﻮﺳﻌﻪ ﺃﻥْ ﻳﺄﻛﻞ ﻣﺴﺠﺪﺍً ﻣﺴﻤﻰً ﺑـ"ﻛﺄﻧﻨﻲ ﺃﻛﻠﺖ" ﴿]٭[: ﻳﻘﻊ ﻫﺬﺍ ﺍﻟﻤﺴﺠﺪ ﻓﻲ ﺣﻲ ﺍﻟﺴﻠﻄﺎﻥ ﻣﺤﻤﺪ ﺍﻟﻔﺎﺗﺢ ﺑﺎﺳﺘﺎﻧﺒﻮﻝ ﻭﻳﻘﺎﻝ ﺃﻥ ﺑﺎﻧﻴﻪ ﺍﺩﺧّﺮ ﺍﻟﺄﻣﻮﺍﻝ ﺍﻟﻠﺎﺯﻣﺔ ﻟﺒﻨﺎﺋﻪ ﺑﻘﻮﻟﻪ "ﻛﺄﻧﻨﻲ ﺃﻛﻠﺖ" ﻛﻠﻤﺎ ﺭﺃﻯ ﻣﺎ ﺍﺷﺘﻬﺎﻩ. ﻭﻣﻦ ﻫﻨﺎ ﺟﺎﺀﺕ ﺍﻟﺘﺴﻤﻴﺔ.﴾ ﻓﻠﻢ ﻳﺄﻛﻞ.
المكتوبات - 601 🍉🍈🍇🍃🍋🍌🍍🍎🍏🍐🍑🍊🍒🍓🍅🍆🌽🌶🍄 Lezaiz çağırdıkça "Sanki yedim" demeli. Sanki yedim düstur eden, bir mescidi yemedi. {(*): İstanbul'da Sanki Yedim namında bir mescid var. "Sanki yedim." diyen adam, hevesinden kurtardığı paralarla bina etmiş.} Sözler - 723
When tasty foods call one, one should say: "It's as though I ate it." For someone who made this his rule, did not eat a mosque! {(*): There is a mosque in Istanbul called 'Sanki Yedim' (It is as though I ate it). The man who said "It is as though I ate it" saved himself from his appetites and built the mosque with the proceeds.} Words - 757
ﻛﻠﻤﺎ ﻧﺎﺩﺕ ﺍﻟﻠﺬﺍﺋﺬ ﻳﻨﺒﻐﻲ ﺍﻟﺈﺟﺎﺑﺔ: "ﻛﺄﻧﻨﻲ ﺃﻛﻠﺖ"
ﻓﺎﻟﺬﻱ ﺟﻌﻞ ﻫﺬﺍ ﺩﺳﺘﻮﺭﺍ ﻟﻪ، ﻟﻢ ﻳﺄﻛﻞ ﻣﺴﺠﺪﺍ.
﴿)٭(: ﻳﻘﻊ ﻫﺬﺍ ﺍﻟﻤﺴﺠﺪ ﻓﻲ ﺣﻲ ﺍﻟﺴﻠﻄﺎﻥ ﻣﺤﻤﺪ ﺍﻟﻔﺎﺗﺢ ﺑﺈﺳﻄﻨﺒﻮﻝ. ﻭﻗﺪ ﺑﻨﺎﻩ ﺻﺎﺣﺒﻪ ﻣﻤﺎ ﺍﺩّﺧﺮﻩ ﻣﻦ ﺍﻟﺄﻣﻮﺍﻝ ﺍﻟﻠﺎﺯﻣﺔ ﻟﺒﻨﺎﺋﻪ ﺑﻘﻮﻟﻪ: "ﻛﺄﻧﻨﻲ ﺃﻛﻠﺖ" ﻛﻠﻤﺎ ﺍﺷﺘﻬﺖ ﻧﻔﺴﻪ ﺷﻴﺌﺎ. ﻭﻣﻦ ﻫﻨﺎ ﺟﺎﺀﺕ ﺍﻟﺘﺴﻤﻴﺔ. )ﺍﻟﻤﺆﻟﻒ(.﴾
الكلمات -...
Read more