Kadıköy'e göbeğinde eski bir cami avlusunda büyük bir çınar çok güzel görünüyor
🕌🕌🕌
ALTINCI KELİME: ﻳُﺤْﻴِﻰYani: Hayatı veren odur. Ve hayatı rızık ile idame eden de odur. Ve levazımat-ı hayatı da ihzar eden yine odur. Ve hayatın âlî gayeleri ona aittir ve mühim neticeleri ona bakar, yüzde doksandokuz meyvesi onundur. İşte şu kelime; şöyle fâni ve âciz beşere nida eder, müjde verir ve der: Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenasını düşünüp, hüzne düşme. Yalnız dünyevî ehemmiyetsiz meyvelerini görüp dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-ı Kayyum'a aittir. Masarif ve levazımatını, o tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve ona aittir. Sen, o gemide bir dümenci neferisin. Vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak. O hayat sefinesi, ne kadar kıymetdar olduğunu ve ne kadar güzel faideler verdiğini ve o sefine sahibi zâtın, ne kadar Kerim ve Rahîm olduğunu düşün, mesrur ol ve şükret ve anla ki: Vazifeni istikametle yaptığın vakit, o sefinenin verdiği bütün netaic; bir cihetle senin defter-i a'maline geçer, sana bir hayat-ı bâkiyeyi temin eder, seni ebedî ihya eder. Mektubat - 225
ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺴﺎﺩﺳﺔ:"ﻳُﺤْﻴﻲ" ﺃﻱ ﻫﻮ ﺍﻟﺬﻱ ﻳﻬَﺐ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ، ﻭﻫﻮ ﺍﻟﺬﻱ ﻳﺪﻳﻤُﻬﺎ ﺑﺎﻟﺮﺯﻕ، ﻭﻫﻮ ﺍﻟﻤﺘﻜﻔّﻞ ﺑﻜﻞ ﺿﺮﻭﺭﺍﺗﻬﺎ ﻭﺣﺎﺟﺎﺗﻬﺎ، ﻭﻫﻮ ﺍﻟﺬﻱ ﻳﻬﻴﺊ ﻟﻮﺍﺯﻣَﻬﺎ ﻭﻣﻘﻮّﻣﺎﺗﻬﺎ. ﻓﺎﻟﻐﺎﻳﺎﺕ ﺍﻟﺴﺎﻣﻴﺔ ﻟﻠﺤﻴﺎﺓ ﺗﻌﻮﺩ ﺇﻟﻴﻪ، ﻭﺍﻟﻨﺘﺎﺋﺞ ﺍﻟﻤﻬﻤﺔ ﻟﻬﺎ ﺗﺘﻮﺟﻪ ﺇﻟﻴﻪ، ﻭﺗﺴﻊٌ ﻭﺗﺴﻌﻮﻥ ﺑﺎﻟﻤﺎﺋﺔ ﻣﻦ ﺛﻤﺮﺍﺗﻬﺎ ﻭﻧﺘﺎﺋﺠﻬﺎ ﺗﻘﺼﺪﻩ ﻭﺗﺮﺟﻊ ﺇﻟﻴﻪ.
ﻭﻫﻜﺬﺍ ﻓﻬﺬﻩ ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺗﻨﺎﺩﻱ ﻫﺬﺍ ﺍﻟﺈﻧﺴﺎﻥ ﺍﻟﻔﺎﻧﻲ ﺍﻟﻌﺎﺟﺰ، ﻭﺗُﺰﺟﻲ ﻟﻪ ﺍﻟﺒﺸﺎﺭﺓ، ﻧﺎﻓﺨﺔً ﻓﻴﻪ ﺭﻭﺡَ ﺍﻟﺄﻣﻞ، ﻭﺗﻘﻮﻝ:
ﺃﻳﻬﺎ ﺍﻟﺈﻧﺴﺎﻥ! ﻟﺎ ﺗﺮﻫﻖ ﻧﻔﺴﻚ ﺑﺤﻤﻞ ﺃﻋﺒﺎﺀ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ ﺍﻟﺜﻘﻴﻠﺔ ﻋﻠﻰ ﻛﺎﻫﻠﻚ ﺍﻟﻀﻌﻴﻒ، ﻭﻟﺎ ﺗﺬﻫﺐ ﻧﻔﺴُﻚ ﺣﺴﺮﺍﺕٍ ﻋﻠﻰ ﻓﻨﺎﺀ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ ﻭﺍﻧﺘﻬﺎﺋﻬﺎ. ﻭﻟﺎ ﺗُﻈﻬﺮ ﺍﻟﻨﺪﻡَ ﻭﺍﻟﺘﺬﻣﺮ ﻣﻦ ﻣﺠﻴﺌﻚ ﺇﻟﻰ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ ﻛﻠﻤﺎ ﺗﺮﻯ ﺯﻭﺍﻝَ ﻧﻌﻴﻤﻬﺎ ﻭﺗﻔﺎﻫﺔَ ﺛﻤﺮﺍﺗﻬﺎ.. ﻭﺍﻋﻠﻢ ﺃﻥ ﺣﻴﺎﺗﻚ ﺍﻟﺘﻲ ﺗﻌﻤّﺮ ﻭﺟﻮﺩَﻙ ﺇﻧﻤﺎ ﺗﻌﻮﺩ ﺇﻟﻰ "ﺍﻟﺤﻲ ﺍﻟﻘﻴﻮﻡ" ﻓﻬﻮ ﺍﻟﻤﺘﻜﻔﻞ ﺑﻜﻞ ﺣﺎﺟﺎﺗﻬﺎ ﻭﻟﻮﺍﺯﻣﻬﺎ. ﻓﻬﺬﻩ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ ﺗﻌﻮﺩ ﺇﻟﻴﻪ ﻭﺣﺪَﻩ، ﺑﻐﺎﻳﺎﺗﻬﺎ ﺍﻟﻮﻓﻴﺮﺓ، ﻭﻧﺘﺎﺋﺠﻬﺎ ﺍﻟﻜﺜﻴﺮﺓ. ﻭﻣﺎ ﺃﻧﺖ ﺇﻟّﺎ ﻋﺎﻣﻞ ﺑﺴﻴﻂ ﻓﻲ ﺳﻔﻴﻨﺔ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ. ﻓﻘُﻢ ﺑﻮﺍﺟﺒﻚ ﺃﺣﺴﻦَ ﻗﻴﺎﻡ، ﺛﻢ ﺍﻗﺒﺾ ﺃﺟﺮﺗَﻚ ﻭﺗﻤﺘّﻊ ﺑﻬﺎ، ﻭﺗﺬﻛّﺮ ﺩﺍﺋﻤﺎً: ﻣﺪﻯ ﻋِﻈﻢ ﻫﺬﻩ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ ﺍﻟﺘﻲ ﺗﻤﺨﺮ ﻋﺒﺎﺏ ﺍﻟﻮﺟﻮﺩ، ﻭﻣﺪﻯ ﺟﻠﺎﻟﺔِ ﻓﻮﺍﺋﺪﻫﺎ، ﻭﺛﻤﺮﺍﺗِﻬﺎ، ﻭﻣﺪﻯ ﻛﺮﻡ ﺻﺎﺣﺒﻬﺎ ﻭﺳﻌﺔِ ﺭﺣﻤﺔ ﻣﻮﻟﺎﻫﺎ.. ﺗﺄﻣﻞ ﺫﻟﻚ ﻭﺍﺳﺒﺢ ﻓﻲ ﻓﻀﺎﺀ ﺍﻟﺴﺮﻭﺭ، ﻭﺍﺳﺘﺒﺸﺮ ﺑﻪ ﺧﻴﺮﺍً، ﻭﺃﺩِّ ﺷﻜﺮ ﻣﺎ ﻋﻠﻴﻚ ﺗﺠﺎﻩ ﻣﻮﻟﺎﻙ. ﻭﺍﻋﻠﻢ ﺑﺄﻧﻚ ﺇﻥ ﺍﺳﺘﻘﻤﺖَ ﻓﻲ ﺃﻋﻤﺎﻟﻚ ﺗُﺴﺠّﻞ ﻓﻲ ﺻﺤﻴﻔﺘﻬﺎ ﺃﻭﻟﺎ ﻧﺘﺎﺋﺞُ ﺳﻔﻴﻨﺔ ﺍﻟﺤﻴﺎﺓ ﻫﺬﻩ، ﻓﺘﻮﻫَﺐ ﻟﻚ ﺣﻴﺎﺓ ﺑﺎﻗﻴﺔ، ﻭﺗﺤﻴﺎ ﺣﻴﺎﺓ ﺃﺑﺪﻳﺔ.
المكتوبات - 277
SIXTH PHRASE: 'He alone grants life.' That is, the giver of life is He. The one who causes life to continue by means of sustenance is again He. The supplier of the necessities of life is also He. And the exalted aims of life pertain to Him and its important results look to Him and ninety-nine out of a hundred of its fruits are His. Thus, this phrase calls out to ephemeral and impotent man in this way, it makes this joyful announcement: "O man! Do not trouble yourself by taking the heavy responsibilities of life onto your own shoulders. Do not think of the transience of life and start grieving. Do not see only its worldly and unimportant fruits and regret that you came to this world. Rather, the life-machine in the ship of your being belongs to the Ever-Living and Self-Subsistent One, and it is He Who provides for all its expenses and requirements. Also, your life has a great many aims and results and they pertain to Him, too. "As for you, you are just a helmsman on the ship, so do your duty well and take the wage and pleasure that come with it. Think just how precious is the life-ship and how valuable its benefits; then think just how Generous and Merciful is the Owner of the ship. So, rejoice and give thanks and know that when you perform your duty with integrity, all the results the ship produces will in one respect be transferred to the register of your actions, that they will secure an immortal life for you, will endow you with eternal...
Read moreKadı Mehmet Efendi Mescidi harap olunca yerine 1. Sultan Ahmet’in Babussaade Ağası Osman Ağa tarafından 1612 yılında yaptırılmıştır.
Kadıköy ilçesi Osmanlı tarihinde çok aktif bir rol almayınca tarihi eserlerden de nasibini az almıştır. Sur İçi ile kıyaslanmayacak kadar az tarihi yapıya sahiptir. Aslında Kadıköy’ün tarihi Osmanlı’dan çok daha eskidir, M.Ö. 670’lere kadar dayanır. O zamanki adı Khalkedon’dur.
Bu bölgeyi daha çok Osmanlı Ordularının ve hacı kafileleri ile Surre Alayı’nın İstanbul’dan hareket noktası olmadan öteye gidemediği için de tarihi camilerden ve tarihi binalardan nasibini çok az almıştır. Surre Alayı Mekke ve Medine’ye her yıl gönderilen hediyeleri götüren kervanın adıdır. Osmanlıcada “surre” hediye demektir. Caminin banisi yani yaptıranı Osman Ağa’dır. Mekke ve Medine ahalisine gönderilen hediyeler arasında yer alan ve kendi icadı olan emsalsiz buhurdan dolayı Buhuri Osman Ağa olarak da anılmaktadır. Osman Ağa, I. Ahmed döneminin Babüssaade Ağası’dır. Babüssaade isim olarak çok bilinmemekle birlikte görsel olarak hepimizin bildiği Topkapı Sarayı’ndaki o ünlü kapıdır. Babüssaade kapısına Akağalar Kapısı da denir. Bu kapı, Sultan tahta çıktığında, bayramlarda bayramlaşmak için ve Ayak Divanı denilen özel durumlarda Sultan görüşmek için sultanın tahtının önüne konulduğu kapıdır. Aşağıdaki resimde görülen Babüssaade Kapısı’nın bu amaçla kullanımı Sultan Abdülaziz Han zamanına kadar devam etmiş, daha sonra Osmanlı Sarayı Dolmabahçe’ye taşındığı içinde Topkapı Sarayı işlerliğini kaybetmiştir. Babüssaade Kapısı, sultanın saray dışındaki kişilerle karşılaştığı önemli bir yer olması nedeni ile bu kapı önünde pek çok olay meydana gelmiştir. Bu olaylardan Genç Osman ile ilgili olanı makalenin sonunda, okuyabilirsiniz. Osman Ağa, bulunduğu konum gereği, Saray’ın en yüksek görevlilerindendi. Zira Babüssaade Ağası, Babüssaade’yi koruyan Akağalar’ın başı idi. Sultan cami için dışarı çıktığında ya da sefere gittiğinde yanından ayrılmazdı. Cami’ye gelince, cami 1612 tarihinde yapılmıştır. Mimarı belli değildir. Daha önceden caminin yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminden kalma Kadı Mehmed Efendi Mescidi vardı. Osman Ağa Camii yapılırken bu mescidin durumunun ne olduğuna ilişkin günümüze ulaşmış yazılı bir bilgi yoktur. Caminin kubbesi bulunmamaktadır. Duvarları üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş sıraları ile inşa edilmiştir. Küçük tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde yer alan kitabesi bugün silinmiştir. Son cemaat yeri tamamen kapalı olup camiye sonradan ilave edilmiştir. Tıpkı sonradan ilave edilen bayanlar mahfili gibi cami mimarisi ile alakası olmayan bir ek ile yapı bozulmuştur. Sonrada camiye ilave edildiği için iki katlı olarak yapılmıştır. Bu kısmın cami içerisindeki bayanlar mahfili ile...
Read moreOsman Ağa Camii Kadıköy’ün en çok ziyaret edilen camisidir. Osman Ağa Cami Tarihi
Osman Ağa Cami ilk olarak 1612 yıllında Babüssaade Ağası Osman Ağa tarafından inşa edilmiştir. Caminin mimarı belli değildir. Ahşap yapıya sahip bu cami 1811 yıllında Osmanlı padişahlarından 2. Mahmut tarafında yenilemiştir. 1878 yıllında Kadıköy’de çıkan büyük yangın sonucunda cami tamamen yanmıştır. Daha sonra bugün Kadıköy’de bulunan Osman Ağa cami tekrar inşa edilmiştir. Caminin bahçesinde kocaman bir çınar ağacı bulunmaktadır. Bu çınar ağacının altında insanlar oturup dinlenmektedirler. Çınar ağacının 200 yıllık olduğu tahmin edilmektedir.
Osman Ağa Cami Mimari Özellikleri
Caminin kubbesi bulunmamaktadır. Duvarları üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş sıraları ile inşa edilmiştir. Küçük tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde yer alan kitabesi bugün silinmiştir. Namaz kılınan bölüme girdiğinizde sizi ahşap ve seramik ile bezenmiş bir cami karşılar. Bu görünüm öylesine sıcak bir ortam oluşturur ki etkilenmemek elde değildir. Tam karşınızda bulunan kıble duvarı tamamen çini kaplıdır. Keza, sağınızdaki ve solunuzdaki duvar da yerden tavana kadar çini kaplıdır. Çiniler Kütahya çinileridir. Harimin üç yanı galeri ile kaplı olup, bu galeriye paralel olarak tam üstünde bayanlar mahfili bulunmaktadır. Yerden mahfile ve mahfilden çatıya ahşap direkler tavanı taşımaktadır. Caminin kubbesi olmadığı için tavanı düz olup, tavan ahşap çıtalarla kare ızgara halinde bezenmiştir. Aynı şekilde caminin minberi ve vaiz kürsüsü de ahşaptır. Caminin sol duvarı üzerindeki galeride oldukça geniş ve düzenli, örnek teşkil edecek nitelikte bir kütüphanesi bulunmaktadır. Caminin 40 adet penceresi vardır. Bu pençelerin alt kattakileri klasik dikdörtgen, üst kattakiler ise sivri kemerlidir. Cami eski İstanbul yangınlarından kurtulmuş olsa da 19. yüzyılda çıkan bir yangın ile önemli bir hasara uğramıştır. Caminin biri cadde üzerinde ve bir diğeri de kıble duvarının baktığı yönde olmak üzere iki adet avlu kapısı bulunmaktadır. Cami dikdörtgen bir yapıya sahip iken daha sonradan avlu içinde caminin sol duvarına eklenen ilave yapı ile bayanlar için namaz kılma mekânı yapılmıştır. Hâlbuki içeride yeterli büyüklükte bayanlar mahfili bulunmaktadır. Demir yapı ile yapılan bu ilave ile cami estetiği bozulmuştur. Aynı şekilde son cemaat yeri de sonradan...
Read more